gossip girl & gece evi kardeşliği
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kendi hayatımdan çok yb geldii

5 posters

2 sayfadaki 3 sayfası Önceki  1, 2, 3  Sonraki

Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:37 pm

26. BÖLÜM: TARTIŞMA
  Mike ve Erik arabadan kahkahalarla indiler. Mike Edward’a bakmadan ‘’Merhaba Bella’’diye seslendi. Cevap vermedim.
Edward’a baktım. Yüzünü inceledim. O kadar öfkeliydi ki… Eminim onu öfkelendiren birden bire arabayla karşımıza çıkmaları değildi. Edward’ın gözlerine baktım. Erik’e bakıyordu. Gözleri o kadar deliciydi ki… Eğer bakışlar öldürebilseydi Edward bunu başarabilecek tek insan olurdu.
-‘’Ah merhaba Edward!’’dedi Erik kendini beğenmiş bir tavırla.
   Edward cevap vermedi. Bana doğru bakmadan ‘’Arabaya bin Bella!’’dedi. Sözcükler boğazından emir eder gibi çıkıyordu. Yüzüne hiç bakmadan kafamı sallayıp dediğini yaptım.
  Arabaya bindim ve arkamdan Edward’da arabaya bindi. Motoru çalıştırdı ve son sürat oradan uzaklaştı. Aslında bu öfkenin sebebini ona sormak istiyordum. Ama sessizliği bozan tarafın ben olmasını da istemiyordum. Edward arabayı park etti. İkimizde arabadan inmek için herhangi bir hareket yapmadık. Yüzüme bakmadan ‘’Bu derse girmeyelim.’’dedi.
-‘’Neden?’’yutkundum. Birden boğazım yandı. Susuzluk yüzünden.
-‘’Kurbağaları inceleyecekler bu derste. Bundan hoşlanacağını düşünmüyorum.’’ Sesi o kadar duygusuzdu ki…
     Kurbağa? Bazen belgesellerde görüyordum. Onları delip deşiyorlardı. Kalplerini filan inceliyorlardı. Ve arkasından kan… Kan! Herkesin ortasında… Hayır…
-‘’Evet’’dedim başımı öne eğerek. Sesimi normal tutmaya çalışmıştım ama her zaman ki gibi çatlamıştı.
    Sonra gözlerini üzerimde hissettim.
-‘’Neye evet? Derse girmemeye mi? Yoksa Bundan hoşlanmayacağına mı?’’
   Başımı kaldırdım. Edward’ın gözleri sıcacık bana bakıyorlardı. Kehribar rengi gözleri…
-‘’Her ikisine de.’’dedim tekrar başımı öne eğerek.
    Elini uzatıp çenemi yukarı kaldırdı. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki… Dudakları kaçınılmaz görünüyordu. Sonra aradaki mesafeyi kapatıp dudaklarımı buldu. Sıcacık dokunuşlar… Bir elimi bilinçsizce boynuna doladım.
   Onu ne kadar öptüğümü bilemiyorum ama bu an o kadar kısa sürmüştü ki… İkimizin de düzensiz nefes alışları duyuluyordu… Alnını başıma dayadı.
-‘’Ne yapmak istersin o zamana kadar.’’ Nefesi yüzümü yalayıp geçti.
-‘’Bilemiyorum. Senin fikirlerini dinlemek isterim.’’ Diye sordum.
-‘’Hmm… Benim de bir fikrim yok.’’dudaklarını büzdü.
-‘’En iyisi ders başlayana kadar arabada oturmak ve –‘’ cdlerin içinden gözüme çarpan cd’yi  işaret ederek ‘’Debussy’i dinlemek.’’ Gülümsedim.
   O da bana gülümseyerek karşılık verdi.
-‘’Sen nasıl istersen.’’dedi.
    Cd’yi alıp yerleştirdi. İkimizde başımıza koltuğa yasladık. Edward elimi tutuyordu. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
-‘’Edward. Bugün olanlardan-‘’
-‘’Bella-‘’
-‘’Hayır dinle Edward. Sözümü kesme lütfen.’’ Gözlerimi tekrara kapattım.
-‘’Bugün olanlardan hiç bir şey anlamadım. Bu olanlara bir anlam veremedim. Benim bilmediğim bir şeyler biliyorsun ve benden saklıyorsun. Sona soramıyorum; çünkü korkuyorum. Korkuyorum; çünkü öfkelenmeni istemiyorum. Üzülüyorsun. Buna izin vermem.’’ Gözlerimi açtığımda Edward’ın yüzü yüzüme çok yakındı. Aramızda sadece cm ler vardı. Elimi yanağına koydum ve yavaşça okşadım.
-‘’Üzülmene izin vermem. Eğer senin mutlu olabilmen herkesin mutsuzluğuna bağlı ise herkesi mutsuz eder; seni mutlu ederim. Seni seviyorum Edward. Aslında bu sözcükler aşkımı anlatmakta yetersiz.’’
  Başını eğdi.
-‘’Bella, sen hiçbir zaman mutsuz olmayacaksın. Bir şeyleri düşünmek zorunda da kalmayacaksın. Buna izin vermeyeceğim.’’dedi.
   Bu sefer yüzünü iki elimin arasına alıp başını yukarı kaldırdım.
-‘’Hayır. Bir şeyler düşünülecekse eğer ikimiz düşüneceğiz bunları.’’ Sonra yüzünü yüzüme yaklaştırdım ve bütün aşkımla onu öptüm. Ardından Edward aniden durdu ve kapıma iki defa vuruldu.
-‘’Üzgünüm ama derse geç kalacaksınız.’’Bu Alice’in sesiydi.
 Homurdandım. Edward gülümsedi. Arabadan indi ve kapımı açtı. Elini uzatıp arabadan inmeme yardım etti.
                                       ***
   Sınavım çok güzel geçti. Tabi Edward’ın sınavını söylememe gerek bile yok… Edward sınav boyunca gözlerini Erik’den ayırmadı. Ara sıra Erik’i de Edward’a bakışlarını yakaladım.
   Bugün okul çok sıkıcıydı. Okul biter bitmez arabaya doğru yürüdük. Edward anlam veremediğim bir şekilde öfkeliydi. Ama bu sefer öğrenecektim onu kızdıran şeyi.
  Arabaya bindim. Edward kapımı kapattıktan sonra direksiyona geçti ve motoru çalıştırdı.
-‘’Edward.’’ Yüzüne baktım. Cesaretime şaşırmıştım.
-‘’Efendim Bella.’’sesi bu sabah ki gibi duygusuzdu…
-‘’’Öğrenmek istiyorum.’’
-‘’Bella yine mi bu konu?’’bezgin bir bakış attı.
-‘’Evet yine bu konu. Neden bana bir şey söylememek de bu kadar inatçısın.’’ İncinmiştim. ‘’Ben senin eşinim Edward’’
Edward dudaklarını sıktı. Onun bu halini biliyordum.
Cevap vermedi.
-‘’Edward cevap bekliyorum. Eğer cevap vermeyeceksen-‘’
-‘’Bella.’’dudaklarını hala sıkıyordu.
-‘’Edward.’’ Birden 180le giderken 210a çıktık.
-‘’Peki. Eğer benimle bir şey paylaşmak istersen o zaman konuşuruz.’’dedim ve yüzümü pencereye çevirdim… İncinmiştim…
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:37 pm

27. BÖLÜM: HER ŞEY ALT ÜST OLDU!
-‘’Bella, lütfen.’’sesi yalvarır gibiydim. Gözlerine bakmak istemiyordum; çünkü bakarsam başıma geleceklerden korkuyordum.
  Cevap vermedim. Elimi tutmak için uzandı. Elimi geri çektim. Aslında bunu yapmak istemiyordum. Bu ikimize de acı veriyordu. Ama incinmiştim.
-‘’Bana kızdın.’’ Bunu soru sorar gibi söylememişti. Ama evet ona kızmıştım. Ah! Hayır kızmamıştım. Ona kızamıyordum ki… İncinmiştim.
-‘’Özür dilersem-‘’
-‘’Hiçbir şeyi değiş-‘’ söylemekten vazgeçtim.
Biliyordum ki o özür dilerse, yine gözlerinde kaybolup sarhoş olacaktım.
-‘’Boş ver’’dedim. Omuz silktim.
   Aramızdaki bu konuşma boyunca hiç yüzüne bakmamıştım. Yüzüne bakarsam olacaklar tam bir faciaydı. Facia derken tabi ki ona saldırmayacaktım. Asla! Asla bunu yapmazdım. Ne olursa olsun. Facia derken onun gözlerinde kaybolmaktan bahsediyorum. Oysa bundan 2 gün önce ne farklıydı. Her şey ne güzeldi. Ben Edward’ın kollarında, ona sıkıca sarılmış yatıyordum. Ya şimdi? Peki şimdi ne değişmişti?
-‘’Bella seni seviyorum.’’Sesinde yine o çaresizlik vardı. Yine o perişanlık…
-‘’Sevseydin-‘’Hayır… Hayır… Bi saniye. Ne diyordum ben. Kendimden nefret ettim.
-‘’Bella sana yalan söylediğimi mi-‘’
Araya girdim.
-‘’Hayır. Hayır yalan söylediğini düşünmüyorum.’’ Yüzümü ona doğru çevirdim. Gözlerinde öfke ve çaresizlik beraber vardı. Birden yüz ifadesinin yumuşadığını gördüm.
-‘’Biliyorum. Beni çok seviyorsun ve bende seni en az senin beni sevdiğin kadar çok seviyorum. Ama sorun şu ki’’ derin bir nefes aldım. Fısıldayarak ‘’Kendine eziyet ediyorsun.’’
Yüzümü tekrar cama doğru çevirdim. Bir süre ikimizde konuşmadık. Bu hiç iyi değildi. Renesmee’yi almak için diğer eve gittik. Renesmee her zaman ki gibi Emmet’le oynuyordu. Bari o mutlu olsu diye iç geçirdim. Edward sürekli olarak bana bakıyordu. Jacob da Renesmee’nin yanındaydı. Edward bu sefer Jacob’a hiç tepki göstermemişti. Alice ise… Alice bir tuhaftı. İçeri girdiğimizde bana hiç bakmamıştı bile. Edward’a baktı ve sonra Edward yavaşça kafasını sallayarak onu takip etti. Ne olduğunu merak etmiştim. Benden ne sakladıklarını? Gidip gelmemek konusunda baya bir tereddüt ettim. Fakat daha sonra gitmeye karar verdiğim anda Alice’in bunu görebileceğini biliyordum. Sonra odadan Edward’ın sesi geldi.
-‘’Bilmiyorum Alice bilmiyorum!’’ Herkes birden başını sesin geldiği yöne çevirdi. Renesmee’ye baktım. Korkmuştu. Emmet onu kucağına alıp oradan uzaklaştırdı. Odadan ilk çıkan Alice oldu. Alice yüz ifadesi boştu. Edward’ın odadan çıkmasını bekledim ama çıkmadı. Bunu üzerine odaya gittim. Odada Edward’ın kokusu vardı ama Edward yoktu. Camlardan biri açıktı. Dışarıya çıkmış olmalıydı. Camdan dışarıya doğru nazik bir atlayış yaptım. Sonra Edward’ın kokusunu takip ettim.
   Yağmur yavaş yavaş çiselemeye başlamıştı. Daha hızlı koşmaya başladım kokusu kaybolmadan. Bir süre sonra onu gördüm. Koşuyordu. Hiç durmadan. Onu takip ettim hiç ona seslenmeden. Şimdiye kadar beni fark etmiş olmalıydı fakat yine de hiç durmadan koşuyordu. Bir süre sonra durdu. Bende ona uzak bir mesafede durup, onu izlemeye başladım. Gözlerinde öfke vardı. Birden ağaçların köklerini sökmeye başladı. Ağaçların üzerlerinde yaşayan hayvanlar kaçışmaya başladı.
   Kuşlar, karıncalar, sincaplar… Hepsi Edward’ın öfkesinden kaçıyorlardı. Edward hiç durmuyordu. Ağaçların köklerini söküp oraya buraya atıyordu. Oradan başka bir yere atlayıp kayaları kırıyordu. Öfkesini her yana saçıyordu. Onu ilk kez böyle görmüştüm. Yanına gidip gitmemek konusunda tereddüt ettim. Ama o Edward’dı. Ne olursa olsun beni incitmezdi.
   Sonra büyük bir meşe ağacını dalına sıçradım ve bir süre de orada bekledim. Sinirinin yatışmasını bekliyordum. Sakinleşmesini.
-‘’Artık sinirin geçti mi?’’ sesim normal çıkmıştı. Aslında buna şaşırmıştım ama bir yandan da memnundum.
-‘’Bella?’’Ne yani şimdiye kadar onu izlediğimin farkına varmamış mıydı?
-‘’Artık daha iyi misin?’’sonra sesimi biraz daha yükselterek devam ettim. ‘’Eğer ağaçları yerinden sökmekle, hayvanları korkutup kaçırmakla sakinleşiyorsan devam et. Ben seni beklerim.’’ Dedim. Yüzünde acı vardı artık. Sadece acı.
-‘’Üzgünüm.’’dedi fısıldayarak. Şimdi yüzündeki acı sesine de yansımıştı.
-‘’Seni üzüyorum. Seni mutsuz etmekten başka bir işe yaramıyorum.’’dedi. Sonra sanki ayakta durmakta zorlanıyormuş gibi yere oturdu yavaşça. Bacaklarını kendine doğru çekti.  Başını iki elinin arasına aldı.
   Oturduğum ağaç dalından yere doğru kibar bir atlayış yaptım. Gidip yanına oturdum. Beline sarıldım. O ise hala tepkisizdi. Başı hala ellerinin arasındaydı.
-‘’Bana sarılmayacak mısın?’’dedim dudaklarımı büzerek. Ama o cevap vermedi. Sonra yavaşça başını yukarı kaldırıp gözlerime baktı. Kolunu yavaşça belime doladı ve beni kendine doğru çekti. Aslında Edward’ın patlamasını bekliyordum. İçindekilerini dökünce eğer rahatlayacaksa içindekilerini dökmesini istiyordum.
-‘’Konuşmak ister misin?’’diye sordum. Beni göğsüne bastırdı. O kadar güzel kokuyordu ki. Bir an o kokunun beni sarhoş etmesine izin verdim.
-‘’Seni üzüyorum. Kendimden nefret ediyorum.’’Başımı kaldırdığımda tiksinir gibi bakıyordu.
-‘’Şşşt… Evet bugünlerde beni üzdüğün doğru Bay Cullen. Ama kendinden nefret etme.’’dedim azarlayıcı bir tonla.
-‘’Korkmuş olmalısın beni öyle görünce.’’dedi. Yüzünde yine o tiksinme vardı.
-’’Sen her zaman bir beyefendi gibi davranmışsındır. Arada bir böyle küçük yaramazlıklar yapman doğal diye düşünüyorum.’’dedim.
-‘’Küçük!’’küçümseyici bir sesle söylemişti.
-‘’Küçük.’’diye tekrarladım. Gülümsedim.
-‘’Seni seviyorum.’’diye fısıldadım.
-‘’Bilemiyorum Bella bilemiyorum.’’dudaklarını kulağıma bastırdı.
-‘’Seni seviyorum!’’diye tekrarladım.
-‘’Kendi hayatımdan daha çok!’’diye cevap verdi bu sefer.
-‘’Şey…’’Aslında onu bu kadar kızan ve bir o kadar da üzen şeyin ne olduğunu merak ediyordum.
-‘’Bu konuyu artık kapatsak.’’dedi bu sefer.
-‘’Pekala.’’dedim. Ama şimdilik!
  Yağmur yağmaya başlamıştı. Edward’ın saçları da benim saçlarımda ıslanmaya başlamıştı.
-‘’Artık eve gidelim mi?’’yüzü yumuşamıştı.
-‘’Olur. Renesmee’yi önce Emmet’ten almamız gerekiyor.’’dedim.  başıyla onayladı ve ayağa kalktı. Ayağa kalkmama yardım etti elini uzatarak.
O her zaman bir beyefendi olmuştu!
-‘’Seni taşımamı ister misin?’’ dedi kadife sesiyle.
-‘’Bi düşüneyim-‘’ diyecekken birden kendimi Edward’ın kollarında buldum.
-‘’Bella bugün için senden özür dilerim. Biliyorum bu davranışım affedilecek türden bir şey değil.’’ Başını eğdi. Elimi yüzü avucuma gelecek şekilde yüzüne koydum.
-‘’Söz konusu sen olunca hiçbir şey affedilemeyecek türden olamaz.’’dedim gülümseyerek. Başını kaldırdı. Bir süre gözlerime baktı.
-‘’Şöyle bakma.’’dedim.
-‘’Nasıl bakıyormuşum.’’ Üst dudağı kıvrıldı.
-‘’hadi koşmaya başla artık.’’dedim ve yüzümü göğsünde sakladım. Utanmıştım.
-‘’Cevabınız için sabırsızlanıyorum Bayan Cullen.’’dudakları yine kulağımdaydı.
-‘’Bunu seninle paylaşabileceğimi sanmıyorum.’’ Fısıldadım ama duyduğundan emindim.
      Edward en sonunda koşmaya başladı. Kısa bir süre sonra evde olmuştuk. Edward Renesmee’yi kucağına aldı ve evimize gitmiştik. Renesmee her zamanki gibi uyumuştu! Eve girer girmez Renesmee ağlamaya başladı.
-‘’Renesmee’’ şaşırmıştım. Renesmee çok nadir ağlardı.
-‘’Tamam Renesmee. Geçti. Gerçek değildi.’’ Edward Renesmee’yi öptü.
-‘’hadi gel kızım kucağıma.’’ Diyip onu Edward’ın kollarından kucağıma aldım ve kucağımda salladım.
     Renesmee uyurken elini alıp yüzüme koydum. İlk başta görüntüler bulanıktı. Daha sonra netleşmeye başladı. Rüyasında ben ve Edward vardık. Bir ara ‘’baba’’diye mırıldandı ve gülümsedi.  Edward hemen yanımıza gelip ikimizi de öptü. Kucağımdan alıp yatağına götürdü Renesmee’yi.
     Edward yanıma geldiğinde üzerini de değiştirmişti. Üstüne bir eşofman ve bol bir tişört vardı.
-‘’Bu Jacob Black sinirimi bozuyor artık.’’diye söylendi.
   Yanına gidip tişörtünün yakasıyla oynadım.
-‘’Mmm… Neden peki?’’ aslında cevabını biliyordum.
-‘’ Renesmee’yi rüyasında bile rahat bırakmıyor.’’ Kolundan çekip koltuğa oturttum.
-‘’Sende benim rüyalarıma giriyordun. Unuttun mu?’’ O günleri hatırlayınca güldü.
-‘’beni büyülüyordun.’’dedi kadife sesiyle.
-‘’Ben bunu hep yapıyorum zaten.’’dedim ukalaca.
-‘’Mmm… Hani bugün yaramazlıktan bahsetmiştin ya?’’ muzipçe gülümsüyordu.
-‘’Seni yaramaz çocuk.’’diyip yüzünü yüzüme yaklaştırdım.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:37 pm

28. BÖLÜM: TEŞEKKÜR EDERİM EMMET
   Sınav haftasıydı. Edward bana sınavlarda yardım ediyordu. Her şey düzelmiş gibiydi. O günden sonra Edward’la o konuyu bir daha konuşmamıştık bile.
    Sabah olmuştu. İkimizde yatakta yatıyorduk. Edward kalkıp üzerine bir gömlek geçirdi.
-‘’of…’’diye sızlandım. Gülümseyerek tekrar yanıma geldi. Tek kaşını kaldırdı.
-‘’Seni özleyeceğim.’’diye mırıldandım.
-‘’Bende.’’diyerek beni kendine doğru iyice bastırdı.
-‘’Fazla gecikme olur mu? Eğer olmazsa ben kızlardan kurtulur gelirim yanına.’’ Yüzünü görebilmek için geri çekildim.
-‘’ben seni hiç bırakmamayı düşünüyordum.’’ Güldü.
-‘’ Süper.’’dedim abartılı bir sesle.
-‘’Hadi Bella hazırlan. Biraz sonra Alice ve Rosalie gelirler.’’ Diyerek kollarımdan çekiştirdi.
-‘’Off… Off…’’diye bağırdım. 
     O ise kahkahalarla odadan çıktı. Üzerime rahat bir elbise giydim. Saçlarımı dağınık topladım.
      Aşağıya indiğimde Edward Renesmee’nin yemeğini yemesine yardım ediyordu. Daha doğrusu yedirmek için çabalıyordu.
-‘’Ben sizinle ne yapacağım böyle?’’ diye söylendi Edward.
     Yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum. Sonra Renesmee’yi de öptüm. Edward’ın elinde ki tabağı alıp bu sefer ben şansımı denemek istedim.
-‘’Baba bize piyano çalsın mı Renesmee?’’ gülümsedim. Renesmee’nin hayır diyemeyeceği belki de tek şeydi bu.
   Daha Renesmee cevap vermeden Edward çalmaya başlamıştı bile. Bu bilmediğim bir şarkıydı. Huzur verici, büyüleyici.
-‘’Artık Renesmee için yemek vakti.’’diyip Renesmee’ye kahvaltısını yaptırdım. Renesmee yemek yerken hiç sorun çıkarmadı.  O da benim gibi müzikten büyülenmişti.
 -‘’Artık yemeğimiz bittiğine göre çıkabiliriz dimi Renesmee?’’ diye sordu Edward.
-‘’Gidebiliriz.’’dedi Renesmee ukalaca.
    Edward gülerek Renesmee’yi kucağına aldı. Tam o sırada kapı çalındı.
 Gelen Alice ve Rosalie’ydi.
-‘’Hoş geldiniz.’’dedim.
-‘’Hoş bulduk Bella.’’ Diye cevap verdi Rosalie.
-‘’Çıkıyor musunuz?’’diye sordu Alice.
   Alice, Rosalie ve ben alışverişe gidecektik. – Zorla Götürülüyordum.- Edward ve Renesmee de Carlisle ‘ın yanına gidiyorlardı.
-‘’Evet Alice.’’dedi Edward.
    Renesmee Alice ‘i ve Rosalie’yi öpüp Edward’ın kucağına yerleşti. Onları kapıya kadar geçirdim.
     Edward ve Renesmee arabaya binip gittiler.
-‘’Bella hadi hazırlan da çıkalım. Seni şu rüküşlüğünden kurtaralım.’’diye seslendi Alice.
-‘’Pekala 1 dk. Sonra buradayım.’’dedim ve üstümü değiştirmek için yukarıya koştum.
Odaya gidip üstümü değiştirdim. Bu sefer üstüme özendim. Eğer kızları atlatabilirsem Edward’ın yanına gidebilirdim. Yüzüme biraz makyaj da yaptım. Elbisem mavi olduğu için gözlerime mavi far sürmeyi tercih ettim. Mavi Edward’ın en sevdiği renkti. En sonunda hazırdım. Saçlarımı da saldıktan sonra aşağıya indim.
-‘’Bella hiç boşuna çaba sarf etme!’’ dedi Alice sinsice. Ne demek istediğini anlamıştım, ama pes etmeyi düşünmüyordum.
-‘’Bella çok güzel olmuşsun. Bunu neye borçluyuz?’’ bu sefer gülen Rosalie’ydi. Anlaşılan Alice Rosalie’ye de söylemişti.
-‘’Çok kötüsünüz.’’dedim gözlerimi kısarak.
İkisi de kahkaha attı. Sinirlenmiştim.
-‘’Unutmayın ki hala aranızda en güçlü benim.’’dedim sırıtarak. İkisi de sustu. Bu sefer kahkaha atma sırası bendeydi.
-‘’hadi artık çıkalım.’’dedi Alice.
   Çantamı alıp evden ayrıldık. Arabayı kullanan Rosalie’ydi. Onlar ön koltukta oturmuş neler alacaklarını tartışırken, ben de telefonu çantamdan çıkarıp Edward’a mesaj attım.
‘’Seni şimdiden özledim.’’ Mesajı yolladım. Daha gideli 1 dk olmamıştı ki telefonum titredi.
‘’Bende.’’ Kısa bir cevaptı. Aslında şaşırmıştım. Edward normalde bu kadar kısa mesaj yazmazdı. Telefonum elimde tekrar titredi. Edward’dan bir mesaj daha gelmişti.
‘’Akşamı iple çekiyorum. Kendine iyi bak aşkım.’’ Buna sevinmiştim. O da demek beni düşünüyordu.
‘’Elimden geldiği kadar.’’yazdım ve yolladım. Telefonum tekrar titredi.
‘’Seni seviyorum.’’yazıyordu.  ‘’Bende seni seviyorum.’’diye karşılık verdim.
-‘’Bella mesajlaşman bittiyse in artık arabadan.’’ Alice çoktan arabadan inmişti. Alışveriş merkezinin otoparkındaydık. Telefonu çantama koyup bende arabadan indim. Bir mağazaya girdik.
   Alice ve Rosalie vahşice kıyafetlere saldırıyorlardı. Ellerine geçen ne varsa alıyorlardı.  Benim bakmama gerek yoktu. Nasıl olsa Alice bana da bakıyordur. Birden gözüm beyaz bir elbiseye takıldı. Mankenin üzerinde duran bir elbiseydi. Elbisenin boyu diz üstüne geliyordu. İnce beyaz askılıkları vardı. Sade güzel bir elbiseydi. Beyaz kurdeleden bir kemeri vardı. Elbise çok güzeldi. Mankene doğru yöneldim. Denememe gerek yoktu. Eminim ki bana olacaktı.
   Birden çantamın içindeki telefon titredi. Çantamı açıp içinden teflonumu çıkardım.
‘’Geliyorum’’yazıyordu. Mesaj Edward’dandı.
Hemen kasaya gidip elbisenin parasını verdim.
‘’Dışarıya çıkıyorum. Beni dışarı da bekle.’’ Yazdım. Alice’e çaktırmadan tam çıkıyordum ki arkamdan birisi bana seslendi.
-‘’Bella! Orada dur!’’ seslenen Alice’di. Ama onu dinlemeyecektim. Elimde ki telefon tekrar titredi.
‘’Bella çok üzgünüm. Gelemiyorum. Carlisle’ın bana burada ihtiyacı var. Özür dilerim.’’yazıyordu. Suratımı ekşittim. Bundan hoşlanmamıştım.
‘’peki.’’kısa bir cevap yazdım ve yolladım. Telefonu tekrar çantama koydum.
    Alice’in yanına gittim. Beni oradan oraya sürüklüyorlardı. O mağazadan o mağazaya giriyorduk. Artık çok sıkılmıştım.
   4 saattir alışveriş yapıyorduk. Elimizde ki çantaları arabaya bırakmak için arabaya gittik. Çantaları arabaya bıraktık.
-‘’Alice buralarda bir yer varmış. Oraya da gitmeye ne dersin?’’ dedi Rosalie heyecanla.
-‘’Hemen’’aynı heyecanla cevap verdi Alice Rosalie’ye.
-‘’Siz gidin. Ben gelmiyorum.’’diye söylendim.
-‘’Bella.’’dedi Rosalie.
-‘’hiçbir yere gitmiyorsun.’’dedi Alice sert bir sesle.
-‘’Gidiyorum.’’Artık sinirlenmiştim.
-‘’Gitmiyorsun!’’ ikisi de aynı anda söylemişti bunu.
-‘’Ben şimdi buradan gidiyorum ve siz de nereye gitmek istiyorsanız gidin.’’ Bağırdım.
-‘’Eğer şimdi buradan gidersen-‘’ Bu da neydi böyle? Beni tehdit mi ediyordu?
-‘’Alice! Yeter artık! Ben özgürüm.  İstediğimi yapabilirim.’’
-‘’Sen kendine bile sahip çıkamıyorsun Bella.’’ Dedi Alice.
-‘’Yeter! Ben gidiyorum.’’Çantamı aldım ve arkama dönüp yürümeye başladım.
-‘’Peki git bakalım. Acaba bu sefer başına ne gelecek merak ediyorum.’’ Diye söylendi.
-‘’ Acaba bu sefer başına ne gelecek merak ediyorum.’’diye söylenerek Alice’i taklit ettim. Eminim ki beni duymuştu.
     Otoparktan çıkıp gördüğüm ilk taksiye bindim. Carlisle’ın çalıştığı hastanenin 2 sokak aşağısında indim. Bunu sebebi bir antikacı görmemdi. Esme2ye buradan bir vazo almak istiyordum. İçeriye girdim.
-‘’Affedersiniz?’’diye seslendim. Adam arkasına döndü. Bu Mike’ı.
-‘’Bella.’’sinsice gülümsedi. Aslında onu gördüğüme sevindiğim söylenemezdi.
-‘’Merhaba Mike.’’dedim.
-‘’Merhaba.’’
-‘’Burası senin mi?’’ yüzümü ifadesiz tutmaya çalışıyordum.
-‘’Benim ve ortağımın.’’bunu gururla söylemişti.
-‘’Ortağın mı?’’
-‘’Erik.’’ İşte buna daha çok şaşırmıştım. Buradan hemen ayrılmalıydım.
-‘’Hmm. Demek ortaksınız. Her neyse ben vazo almak istiyordum.’’vazoyu alıp çıkmak istiyordum bir an önce. Ben içimde kendimle tartışırken içeriye biri girdi.
-‘’Lanet olsun.’’ Diye mırıldandım. Gelen Erikti.
-‘’Bakıyorum kimler varmış?’’dedi sinsice.
-‘’Bella. Isabella. Tanrı benim andımdır.’’dedi küstahça.
-‘’Her neyse randevuma geç kalıyorum. Sonrada alabilirim vazoyu.’’dedim ve bir adım attım. Erik önüme geçti.
-‘’Nereye Bella?’’ diye sordu.
-‘’Edward’a sözüm vardı. Onun yanına.’’dedim öfkeyle. Aslında onu orada öldürebilirdim. Ama Mike? O benim arkadaşımdı. Ona bir şey yapamazdım.
-‘’Edward seni biraz daha bekleyebilir.’’bu sefer çizgiyi aşmıştı.
Kalkanımı açtım.
-‘’Çekil yolumdan yoksa-‘’ hırladım. Ama o bu tavrıma rağmen yerinden bile kımıldamadı.
-‘’Yoksa? Ah hadi ama Bella. Gülünç olma. Buraya kadar gelmişsin. Seni hemen bırakmamı mı istiyorsun?’’ öfkeyle bana baktı.
-‘’Çekil yolumdan.’’tısladım.
-‘’Bella sakin ol.’’ Bu sefer konuşan Mike’dı. Arkama döndüğümde mike beni tutmak ister gibi hazır bekliyordu.
   Korkmalı mıydım bilmiyorum. Aslında korkmamam gerekirdi. Onlar benim için kolay iştiler. Ama Mike’ın canını acıtmak istemiyordum. Bunu düşüncesi bile kötüydü.
-‘’Mike Bella’yı tut.’’ Bu da ne demekti? Arkama döndüğümde Mike bana doğru yaklaşıyordu. Kalkanımın açık olduğundan emin oldum.
-‘’Sakın.’’hırladım. Savunma pozisyonu aldım.
Mike olduğu yerde kaldı. Anlaşılan onu korkutabilmiştim.
-‘’Ne zaman sen böyle vahşi bir kıza döndün Bella?’’ Mike bunu imalı imalı sormuştu. Ne demek istediğini anlamıştım.
-‘’Mike cevabını bildiğin soruları tekrar sormanın lüzumu yok.’’ Bu sefer konuşan erik’ti.
-‘’Pekala. Cevap belli zaten.’’dedi Mike. Önümde Erik arkamda Mike vardı ve ben artık korkuyordum. Mike’ı incitemezdim.
  Birden ikisi de bana doğru yürümeye başladı. Öne eğildim. Ağırlığımı bir ayağıma vererek bir adım attım.  Kafam karışmıştı. Ne yapmam gerekeni bilmiyordum üstelik. Edward bana bu konuda hiçbir şey öğretmemişti.
-‘’Bella!  Kardeşim burada eğlence var ve sen beni çağırmıyorsun.’’ Hepimiz sesin geldiği yöne baktık. Bu Emmetti. Benim biricik ağabeyim. Onu gördüğüme o kadar sevinmiştim ki…
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:38 pm

29. BÖLÜM: SEN VAMPİRSİN!
-‘’Sen bu kadar bencil değildin Bella.’’diye söylendi Emmet.
-‘’Emmet.’’heyecanla adını fısıldadım.
  Emmet artık gülmüyordu. Erik ve Mike’a öfkeyle baktı ve hırladı. Gözleri o kadar vahşiydi ki… Benim biricik boz ayım…  Erik önümden çekildi. Hemen Emmet’in yanına gittim ve onu da kalkanımın içine aldım.
-‘’Siz ikiniz. Bir daha kardeşlerimin herhangi birinin etrafında olursanız ölürsünüz.’’Emmet ikisini de açık bir şekilde tehdit etti. İkisi de cevap vermedi.
-‘‘Hadi Bella gidiyoruz.’’ Oradan ayrılırken Emmet kahkahalarla gülüyordu.
-‘’Burada olduğumu nerden biliyordun?’’ diye sordum.
-‘’Alice aradı.’’ Tabi ya. Alice…
-‘’Peki ya Edward?’’hala gülüyordu.
-‘’Bilmiyorum. Ama öğrenmesi uzun sürmez akıl okuyucunun.’’
-‘’Teşekkür ederim Emmet.’’dedim fısıldayarak ve tabi ki Sana Alice…
-‘’Önemli değil.’’ Koluma ser bir yumruk attı.
   Eve gidene kadar Emmet kahkahalarla güldü. Hiç konuşmadım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Eminim ki bugün olanları Edward duyunca bana çok kızacaktı ve tabi ki haklıydı.
  Eve gittik. Alice ve Rose ortalıkta görünmüyorlardı. Bana çok kızgın olmalıydılar. Evde ilk gördüğüm kişi Esme’ydi.
-‘’Bella, kızım1’’Benim için çok endişelenmiş görünüyordu. Sesinde ve yüzünde acı vardı.
-‘’Merak etme beni. İyiyim ben Esme.’’ Diye güvence verdim.
-‘’Edward birazdan burada olur.’’dedi. Edward’ın ismini söylerken tereddüt etti.
-‘’Biraz yukarı çıkıp yalnız kalmaya ihtiyacım var Esme.’’cevap vermesini beklemeden yukarı çıktım.
   Bu odada Edward’ın eski eşyaları vardı. Kitaplığı, cdleri… Cama doğru yürüdüm ve ormanı izlemeye başladım. Biraz sonra ormanın girişinde gri bir Volvo belirdi. Volvo ormanın içinde deli gibi hareket ediyordu. Araba aniden fren yaparak evin önünde durdu. Edward öfkeyle arabadan indi. Arabanın kapısını öyle bir çarptı ki sesi kulağımı sağır edebilirdi-insan olsaydım-. Eminim ki kapıyı göstermek gerekecekti.
 Aşağıdan sesler gelmeye başladı.
-‘’Yeter Edward. Ona söyledim bizimle gelmesini. Ama senin karın beni dinlemedi.’’ Konuşan Alice di. Alice Edward’a bağırıyordu.
-‘’Alice haklı Edward.’’dedi Rosalie.
-‘’Siz nasıl kardeşlersiniz böyle.’’Edward’ın sesi öfkeliydi. Deli gibi bağırıyordu.
-‘’Eğer beğenmiyorsan-‘’Rosalie aniden durdu.
-‘’Siz Bella’nın sevgisini hak etmiyorsunuz.’’dedi iğrenir bir tonla.
  Edward beni savunuyordu. Ama ben haksızdım. Alice’i dinleseydim bunların hiç biri olmazdı. 
-‘’Ben size hiç Bella’yı emanet edemeyecek miyim?’’
-‘’ ’Ben size hiç Bella’yı emanet edemeyecek miyim_’’Alice Edward’ı taklit etmişti.
-‘’Bella-‘’
-‘’Alice!’’Edward bu sefer hırladı.
-‘’Yeter! Üçünüzde sakin olun. Öncelikle sen Edward. Bella eminim bugün yeterince korkmuştur. Kendine biraz çeki düzen ver. Bide sen bu sinirle yanına gidip iyice korkutma onu.’’ Esme’nin konuşmasından sonra salondan gelen sesler kesildi. Az sonra odanın kapısı çalındı.
-‘’Gelebilir miyim?’’ Edward kapıyı aralayıp başını uzattı.
-‘’Edward dememe kalmadı yanıma gelip kollarını bana doladı.  Beni kendine çekip göğsüne iyice bastırdı. Saçlarımı öptü.
-‘’Burdayım aşkım. Geçti her şey.’’dedi. Sesi daha deminkine göre daha sakin ve yumuşaktı.
-‘’Özür dilerim. Alice’in yanından ayrılmamalıydım.’’yüzünü görebilmek için geri çekildim.
-‘’Şşşt. Özür dilenecek bir şey yapmadın sen.’’dedi dudaklarıma yaklaşırken.
Ama buna izin vermeyecektim. Ben haksızdım. Dudaklarına cevap vermedim. Geri çekildim.
Reddedilmenin verdiği şaşkınlıkla bana baktı.
-‘’Ben haksızım. Benim yüzümden Alice ile aranızın bozulmasını istemiyorum ve şimdi gidip Alice’den de özür dileyeceğim.’’dedim ve kollarından kurtulup kapıya doğru yönelirken beni kolumdan tutup kendine çekti.
-‘’Sen kimseden özür dilemiyorsun.’’dedi sert bir sesle.
-‘’Ama-‘’dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
-‘’artık evimize gitmeye ne dersin?’’ dudaklarını dudaklarımdan çekti.
-‘’Renesmee?’’tek kaşımı kaldırdım.
-‘’İçerde. Rosalie ile birlikte.’’ Rosalie’nin ismini öfkeyle söylemişti.
-‘’Renesmee’yi alıyım gidelim.’’dedim. Beni tekrar kolumdan tutup dudaklarını boynumda gezdirdi.
-‘’Ben alırım.’’dedi. Aslında bu tavrına bir anlam verememiştim.
   Kolunu belime doladı. Aşağıya indik. Herkes salonda bir şeylerle uğraşıyordu.
-‘’Hey kardeşim! Bilek güreşine ne dersin?’’ diye sordu Emmet Edward’a.
-‘’Hiç sanmıyorum.’’Edward Emmet’e buz gibi cevap verdi.
-‘’Ya sen Bella?’’Emmet bu sefer şansını bende deniyordu.
-‘’Şey. Başka bir sefere ne dersin Emmet?’’ Edward buz gibi bakıyordu.
-‘’Çok eğlencelisiniz. Her zaman ki gibi.’’ Emmet bize söylendi.
    Renesmee Rosalie’nin kucağındaydı ve açıkçası çekiniyordum Renesmee’yi almaya. Neyse ki imdadıma Edward yetişti. Her zamanki gibi.
-‘’ Esme Renesmee’yi bana verir misin?’’ Edward Esme’ye bile gülmüyordu. Renesmee’yi Rosalie’den değil Esme’den istemişti. Bu da durumun ciddiyetini gösteriyordu.
    Rosalie Renesmee’yi Esme’nin kucağına verdi. Renesmee uyumuştu.  Edward onu uyandırmamak için yavaşça kollarının arasına aldı. Dudaklarını alnına bastırarak onu öptü. Renesmee bir an ürperdi. Sonra rüyasında gülmeye başladı. Bu sefer Edward da gülümsedi.
-‘’Carlisle yarın görüşürüz.’’dedi Edward.
-‘’Akşam burada olun.’’ Esme şansını deniyordu.
-‘’Sanmıyorum.’’dedi Edward soğuk bir sesle.
-‘’Görüşürüz kardeşim.’’dedi Emmet. Edward ona gülümsedi.
-‘’Teşekkürler Emmet.’’diye fısıldadı Edward.
     Evimize gelmiştik. Edward Renesmee’yi odasına bıraktı ve yanıma geldi. Ellerini omzuma koydu.
-‘’onları gidip öldürmeliyim.’’dedi öfkeyle.
-‘’hayır.’’dedim fısıldayarak. Arkamı döndüm. Kollarımı beline doladım.
-‘’ Eğer Esme olmasaydı, benimle konuşmasaydı onları bulmaya gidiyordum.’’ gözlerini sıkıca kapattı.  Yüzünü iki elimin arasına aldım.
-‘’Bana yalan söylüyorum de.’’ Diye fısıldadım.
-‘’Yalan söylemiyorum.’’ Sesinde çaresizlik vardı.
-‘’Gözlerini aç.’’ Bu sefer benim sesim çatlamıştı.
    Gözlerini açtı. Bir süre bana baktıktan sonra yüzüme dokundu. Eli ipek gibi yüzümde kayıyordu.
-‘’Seni seviyorum.’’ Dudakları yanağımdan omzuma doğru kaydı.
-‘’Erik.’’diye mırıldandı. ‘’Ne olduğumuzu biliyor.’’ Dedi soğukkanlılıkla.
   Geri çekildim.
-‘’Yani o bizim vam-‘’ bitirememiştim.
-‘’Evet.’’ Dedi.
-‘’Ama nasıl?’’ sesim çatlamıştı.
-‘’Tanıdığı tek vampir biz değiliz.’’dedi. Yüzünü buruşturdu.
-‘’-‘’Başka kim-‘’korkmuştum. Çünkü diğer vampirler bizim gibi değillerdi.
-‘’Bizden önce buraya başka vampirler gelmiş. O zaman biriyle tanışmış. Hatta Erik’i de öldürmeye kalkmış bu vampir.’’dedi iğrenerek. İrkildim.
    Edward fark edince beni kendisine çekti. Saçlarımı öptü.
    Akşam olmuştu. Öğrendiklerim beni çok şaşırtmıştı. Renesmee uyanmış, merdivenlerinde başında belirmişti. Tam adım atacakken tökezledi. Edward Renesmee’yi yere yapışmadan tuttu.
-‘’Sen kime çektin böyle?’’dedi bana bakarak. İkimizde güldük.
-‘2Benim hala uykum var.’’diye sızlandı Renesmee.
  Edward onu kucağına alıp sallamaya başladı.
-‘’Uyuyabilirsin Renesmee.’’dedi kadife sesiyle.
-‘’Uyumadan önce bir şeyler yesin Edward. Acıkmış olmalıdır.’’ Renesmee yüzünü buruşturdu.
     Mutfaktan Renesmee’ye yemek getirdim. Ben ona yemek yedirirken Edward’da bize piyano çaldı.
-‘’Baba hadi Rose’un yanına gidelim.’’dedi Renesmee.
Edward müziği kesti.
-‘’Renesmee bugün oraya gitmek yerine avlanmaya gidelim.’’ Edward Renesmee’yi ikna etmeye çalışıyordu. Daha doğrusu kandırmaya çalışıyordu.
-‘’Hadi gidelim.’’aniden yerinden kalkıp beni çekiştirmeye başladı.
-‘’ Renesmee anneni rahat bırak da üstünü değiştirsin.’’muzipçe gülüyordu.
-‘’Evet. Elbisemi değiştirsem iyi olacak.’’dedim.
   Edward yanıma gelerek kulağıma fısıldadı.
-‘’Bu elbiseyi sevdim.’’dedi askılıklarıyla oynayarak. Eline vurdum. ‘’Elbisenin ziyan olmasını istemem.’’dedi. Yüzünde yine o yaramaz çocuk gülüşü vardı.
      Akşam üçümüz birlikte avlanmıştık. Artık sabah oluyordu. İçimde bir sıkıntı vardı. Edward yanımda yatıyordu. O kadar güzeldi ki… Parmaklarımı çıplak kollarında gezdirdim.
     Güneş artık gökyüzündeki yerini almıştı. İkimizde kalkıp giyindik. Ben saçlarımı yaparken o da beni izliyordu.
   Arkama döndüğümde kollarını açtı. Bu açık bir davetti. Yanına gidip kucağına oturdum. Başımı omzuna koydum.
-‘’ Benimle gelmemek konusunda hala ısrarcı mısın?’’ diye sordu.
-‘’ Evet. Bugün biraz evi düzeltmek istiyorum.’’dedim.
-‘’Ev için temizlikçe çağırabiliriz.’’dedi.
-‘’hayır ben halledebilirim.’’Kokusunu içime çektim.
    Aslında yalnız kalmak istemiyordum. Ama zaten onu yeterince ailesinden koparmıştım.
    Renesmee de Edward’la gidecekti. Renesmee Edward’ın yanında hastaneye gitmekten hoşlanıyordu. Carlisle’in yaptığı işi ilginç buluyordu.
-‘’peki o zaman. Seni özleyeceğim.’’dedi.
-‘’Ben bunu hep yapıyorum.’’dedim fısıldayarak ‘’ Seni özlemek işini.’’ Güldü.
    Renesmee de uyanınca Edwardla beraber gittiler. Bende evi topladım. Ama bu iş çok kısa sürmüştü. Canım sıkılınca ormana gittim.  Orada ağacın dalına oturup etrafı seyrettim.  Sonra burnuma bir insan kokusu geldi. Bu kokuyu tanımıştım. Arkama döndüğümde Erik orada duruyordu.
-‘’Sen vampirsin!’’dedi büyük bir soğukkanlılıkla.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  tuğçe Paz Haz. 06, 2010 4:38 pm

ayy süper yaa
tuğçe
tuğçe
Admin

Mesaj Sayısı : 123
Kayıt tarihi : 05/06/10
Nerden : bursa

https://geceevigossipgirl.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:38 pm

30.BÖLÜM: BOŞLUK TEKRAR AÇILIYOR!
  Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ama bu sefer korkmuyordum. Cesaretim vardı onunla yüzleşmeye.
-‘’Evet.’’dedim aynı soğukkanlılıkla.
-‘’Güzel ve çekici bir vampir.’’dedi kendini beğenmiş bir tavırla.
-‘’Seni öldürmemeden korkmuyor musun?’’dedim sahte bir gülüşle.
-‘’Ölümüm senin elinden olacaksa ne mutlu bana.’’dedi.
    Kendini ne sanıyordu? Onu burada öldürebilirdim. Hem de bunu çok istiyordum.  Ağaçtan aşağıya atladım. Koca bir kayayı alıp fırlattım. Kaya ufalandı.
   Ama o yerinden bile kımıldamadı.
-‘’Görüyorsun. Senin canını almak benim için o kadar kolay ki…’’ güldüm.
-‘’Hadi o zaman öldür.’’dedi cesaretle.
   Cevap vermedim. Şaşırmıştım. Hiç mi korkmuyordu benden? Onu öldürebileceğimden?
-‘’Ne bekliyorsun?’’dedi hayal kırıklığına uğramış gibi.
-‘’Benden ne istiyorsun?’’dedim öfkeyle.
-‘’Bilmiyorum. Ama seninkinden hoşlandım.’’dedi. ‘’Seninki’’ derken kimden bahsettiğini anlamıştım.
-‘’Ona herhangi bir şey-‘’
-‘’Edward… Maceracı çocuk. Fazlasıyla maceracı-‘’
-‘’ Seni 1 sn de öldürebilecek güce sahip olan maceracı çocuk.’’diye tamamladım cümlesini.
-‘’Bu kadar emin olma.’’yüzünde iğrenç bir ifade vardı.
-‘’Hayatta sadece Edward’dan eminim.’’bunu gururla söylemiştim.
    İleriye doğru birkaç adım attım. Bu sefer oda geriye birkaç adım attı. Şaşırdım.
-‘’Bu arada kokun çok güzel. Gerçi siz vampirlerin kokuları-‘’ araya girdim.
-‘’ Kes artık.’’dedim bağırarak ‘’Defol!’’
-‘’Pekala. İstediğin gibi olsun. Ama bu burada bitmeyecek.’’dedi tehdit dolu bir sesle.
-‘’Eğer Edward seni öldürmezse görüşürüz.’’dedim küçümseyerek.
-‘’Veya ben onu öldürmezsem.’’dedi. İrkildim. Cevap veremedim. O arkasına dönüp gitti. Bense kendi düşüncelerimle savaşmaya başladım.
     Cebimden telefonu çıkardım. Ona ihtiyacım vardı. Bedenine, kokusuna, sesine, kollarına ihtiyacım vardı. Onun –aşkımın- numarasını tuşladım. İlk çalışta açtı.
-‘’Aşkım.’’dedi kadife sesiyle. Bu sefer bu söz içimi yakmıştı. İçimde kötü bir şeyler vardı. Sanki… Sanki çok kötü… şeyler olacaktı.
-‘’aşkım, Bella?’’dedi bir kez daha. İçimde yine o tanıdık yanma. Sanki içimde bir boşluk açılıyordu tekrar. Tekrar… Boşluk…
-‘’Edward!’’fazla üzgün çıkmıştı sesim.
-‘’Bella neyin var?’’sesi endişeliydi.
-‘’Edward buraya gelebilir misin?’’ Eğer ağlayabilseydim şimdiye kadar ağlardım. Boşluk açılıyordu yavaş yavaş. Tekrar!
-‘’Tabi. Bella ne oldu? Bana söylemeyecek misin?’’ o kadar hızlı konuşuyordu ki…
-‘’Erik buradaydı.’’Hırladı ama aldırmadım.’’ Biliyor Edward. Her şeyi biliyor. Kor-‘’ son söyleyeceğimi söylemekten vazgeçtim. ‘Korkuyordum.’
-‘’10 dk içinde ordayım. Sen nerdesin?’’ arabaya bindiğini duyabiliyordum. Motor sesi geldi.
-‘’Ormanda.’’dedim.
-‘’ Eve git ve beni bekle aşkım.’’Tekrar içim yandı. Her ‘aşkım’ diyişinde içimdeki boşluk iyice açılıyordu.
-‘’Tamam.’’diyip telefonu kapattım ve koşmaya başladım. Eve gittiğimde Edward geldi.
    Kapıyı açar açmaz ona sarıldım ve ağlayabilmeyi o kadar istedim ki… Ona sıkıca sarıldım. Sanki bu bir zorunluluktu. Kokusunu içime çektim. Sanki son defa çekermişcesine…  Sarıldım sanki son kez sarılırmışcasına… Öptüm sanki son kez öpermişcesine… Kendimi Edward kollarına bıraktım. Gücüm tükenmiş gibiydi.  Bir an irkildim. Beni kollarıyla sardı. Kucağına aldı. Gözlerim kapanmak istiyordu. Ama onun yüzünü görmek istiyordum. Yüzünü okşadım.  Parmaklarını yüzünün her ayrıntısında gezdirdim. Yüzünü ezberlemek istermişcesine… Aklıma kazımak istermişcesine…
-‘’Bella endişeleniyorum.’’sesinde acı bir ton vardı.
-‘’Beni bırakma. İçimdeki boşluğun tekrara açılmasını istemiyorum.’’dedim ağlamaklı bir sesle.
-‘’Ben o kadar güçlü değilim Edward. Bu sefer.. Bu sefer…’’ parmağını dudağıma bastırarak beni susturdu.
-‘’ Bella seni hiç bırakmayacağım. Nasıl böyle bir şey düşünürsün?’’dedi kafasını sallayarak. ‘’Anlamıyorum.’’dedi.
   Beni koltuğa bıraktı. Kollarını benden tam çekerken kollarına yapıştım.
-‘’Yanıma gel.’’diye fısıldadım. ‘’Yanımda olmanı istiyorum sonsuzluk boyunca.’’ Dedim.
O da yanıma uzanarak kollarını bana doladı. Ona her şeyi baştan itibaren anlattım. Ona Erik’in son cümlesini söylerken- veya ben onu öldürmezsem!- irkildim. Yüzümü göğsünde sakladım. Göğsünden gelen o müthiş kokuyu içime çektim. Sonra çenemden tutarak ben kendine bakacak şekilde tuttu.
-‘’buna inanıyor musun?’’Sesinde yine o acı vardı.
-‘’Korkuyorum. Seni kaybetmekten korkuyorum.’’dedim gözlerimi kapatarak. Gözlerimi öptü.
-‘’korkma.’’diye fısıldadı. Nefesi yüzüme çarptı.
-‘’Beni bırakma.’’gözlerimi açtım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
-‘’Söz ver bana.’’dedim.
-‘’Söz veriyorum.’’diye mırıldanıp tekrar dudaklarını benimkilere teslim etti.
   Aniden geri çekildim. Başımı ellerimin arasına aldım. Sonra birden koltuğun arkasına sıçrayıp masanın üzerindekileri savurdum. Masanın üzerinde ne var ne yok hepsini savurdum. Bu düşünceyle başa çıkamıyordum. Masanın üzerindekiler parçalanmış bir şekilde yerde duruyorlardı.
  Edward hemen yanıma geldi. Bana sarıldı. Gözlerine acı vardı. Şaşırmıştı.
-‘’Bella?’’
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:39 pm

BÖLÜM: KEŞKE AĞLAYABİLSEYDİM DE
EDWARD’I YANIMDA TUTABİLSEYDİM
-‘’Bu düşüncelerle başa çıkamıyorum. Unutmak istiyorum ama yapamıyorum. ‘’dedim. Yüzümü iki elinin arasına aldı.
-‘’Bella bana bir şey olmayacak.’’dedi bezgin bir ifadeyle.
-‘’Bunu bilmiyoruz.’’dedim fısıldayarak.
-‘’Bana inanmıyor musun?’’ sesinde öfke vardı.
-‘’Sana inanıyorum desem sana bir şey olmayacak mı?’’diye sordum.
-‘’Hadi gel aşkım.’’diyip beni kendine doğru çekti. Saçlarımı öptü.
-‘’Seni seviyorum.’’dudakları kulağımda geziniyordu.
  Gözlerine baktım. Gülümsedi. O an korkularımın yersiz olduğunu anladım. O benimdi. Sonsuzluğun bir parçasıydık biz.
-‘’Hadi git hazırlan. Esme eminim bize kızmıştır.’’dedi gülümseyerek.
   Başımı sallayarak yukarı çıktım. Üstümü değiştirdim. Aşağıya indiğimde her yer düzenliydi. Edward yerdeki cam kırıklarını toplamıştı.
-‘’Bu haksızlık.’’dedim gülümseyerek merdivenlerin başından.
  Önce gülümsedi, sonra tek kaşını kaldırdı.
-‘’Buraları benim toplamam gerekirdi.’’dedim yanına giderek.
    Beni kollarını arasına alıp kendisiyle duvarın arasına sıkıştırdı. Kolları etrafımı sarmıştı sıkıca. Muzipçe gülümsüyordu karşımda. Aklıma birden Renesmee gelmişti.
 -‘’Renesmee?’’suratını buruşturdu.
-‘’Hadi gidelim.’’dedim kollarından kurtularak. Aslında o an halimden çok memnundum ama Renesmee’yle bugün hiç ilgilenememiştim. Kolundan tutup çekiştirdim.
  Bizi kapıda Esme karşıladı.
-‘’Gelmeyeceğinizi düşünmeye başlamıştım.’’dedi sitemle.
-‘’Ama geldik.’’dedim gülümseyerek.
-‘’Hadi girin içeri.’’dedi. Güldü.
    Edward içeriye girdiğimizde Emmet’e baktı ve gözleriyle Carlisle’nin çalışma odasını işaret etti. Edward, Emmet, Jasper ve Carlisle çalışma odasına gittiler.
    Rosalie Renesmee’yle ilgileniyordu. Alice de yeni çizdiği çizimlerle uğraşıyordu. İkisi de benimle konuşmuyordu.  Alice’den özür dileyecektim. Ama bunu için önce cesaretimi toplamam gerekiyordu. Cesaret… Cesaret…
  Alice’in güldüğünü gördüm bir an. Gülüyordu.  Sonra bana döndü ve gülmeye devam etti.
-‘’Bu harika!’’dedi fazla abartılı bir heyecanla. Ah! Tabi ki ondan özür dileyeceğimi görmüş olmalıydı.
-‘’Özür dilerim.’’Sözcükler ağzımdan o kadar kolay çıkmıştı ki ben bile şaşırmıştım.
  Gelip bana sarıldı. Bu çok içten bir sarılmaydı.
-‘’Bende senden özür dilerim Bella.’’dedi aynı heyecanla.
-‘’Yani barıştık mı?’’ bende heyecanlanmıştım.
-‘’Barıştık.’’dedi küçük bir kız edasıyla.
    Edward ve Emmet odadan çıktılar ani bir hışımla. Edward öfkeliydi. Arkasında Emmet onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
-‘’Ne oldu?’’Edward ve Emmet bana baktılar. Sonra Emmet tam konuşacaktı ki Edward ona ‘kapa çeneni’ der gibi baktı. Emmet aniden sustu.
-‘’Edward?’’bana baktı. Gözleri yumuşamaya başladı. Gülümsedi; fakat zorla güldüğü belliydi.
-‘’Beni bugün unuttunuz’’dedi sitem dolu sesle Renesmee. İkimiz de Renesmee’nin yanına gittik.
-‘’Aslında biz buraya senin için gelmiştik.’’dedim onu Rose’un kucağından alırken.
    Edward uzanıp önce Renesmee’yi sonra da beni öptü. Resmi bir öpüşle.
    Carlisle ve Jasper da odadan çıktılar. Edward Carlisle’a doğru baktı ve kafasını hayır anlamında salladı.
-‘’Şimdi değil.’’ dedi Edward.
-‘’Edward bu ertelenecek bir konu değil.’’dedi Jasper.
-‘’Hayır bugün konuşmamız gerekmiyor bunu.’’dedi ısrarla Edward.
-‘’Edward.’’dedi sitemle Alice. Ne konuşmak istediklerini görmüş olmalıydı Alice.
-‘’Ne konuşacağız?’’bunu sorarken tereddüt ettim.
-‘’Yine şu-‘’Edward Rosalie’ye bakınca Rosalie sustu.
-‘’Edward, lütfen oğlum.’’Esme Edward’ın yanına gelip elini omzuna koydu.
   Edward artık pes etmiş gibi duruyordu.
-‘’Pekala.’’dedi.’’Ama bırakın da ben konuşayım ilk önce onunla.’’
Başını öne eğdi. Derin bir nefes aldı.
-‘’Hadi oturalım. Rosalie Renesmee’yle sen ilgilenir misin?’’dedi soğuk bir sesle.
-‘’Emmet detayları bilmek istiyorum.’’dedi Rosalie çıkarken.
-‘’Merak etme Rose.’’diye bağırdı Emmet arkasından. Sanki bağırmazsa Rose onu duyamayacaktı.
-‘’Bella.’’ismimi fısıldadı bir ninni gibi kadife sesiyle.
-‘’Evet.’’bu tek kelimeyi söylerken bile zorlanmıştım.
Elimi tuttu. Diğer elini de elimin üstüne koyup okşadı.
-‘’Bella, Emmet ve ben Erik’i bulmaya gideceğiz. Aslında onu öldürmeliyim.’’dedi öfkeyle.
-‘’Edward.’’bu sefer konuşan Carlisle’ydi.
-‘’Ama Carlisle.’’Edward’ın boğazından öfkeli bir ses çıktı.
-‘’Edward o kimseyi öldürmek veya onun gibi bir şeyin peşinde değil.’’dedi Carlisle.
-‘’Sürekli Bella’yı rahatsız ediyor. Yetmez mi?’’ dedi sert bir şekilde.
-‘’İşte bende bunu söylemek istiyorum. Gidin onu bulun ve konuşun. Eminim sizi anlayacak ve bizden uzak duracaktır.’’ Carlisle sakindi; fakat aynı şey Edward için geçerli değildi.
Bir ara elimi sıktı. Eminim bunu bilinçsiz yapmıştı. Öfkesini kontrol etmeye çalıştığından emindim.
-‘’Komik.’’dedi Edward alaylı bir sesle.
-‘’Edward Carlisle haklı. Kimseyi istediğimiz zaman öldüremeyiz.’’ Gözlerine baktım. Ruhunu aradım gözlerinde ama öfkeden başka bir şey bulamadım.
Dişlerini sıkıyordu. Dudağı çizgi halini almıştı.  Dişlerinin arasından ‘’Bella’’dedi.
-‘’Ne zaman?’’dedim. Bu sefer dişlerini sıkma vakti bana gelmişti.
-‘’Artık bildiğine göre bu akşam.’’dedi dişlerinin arasından. Bu onun için de zordu.
-‘’Peki kaç gün?’’bunu sorarken sesim titremişti. İçimdeki boşluk iyice açılıyordu.
-‘’Bilmiyorum.’’dedi üzgün bir şekilde.
    Gidecekti ve… Erik’in sözlerini hatırladım.’’Veya ben onu öldürmezsem.’’ İrkildim. Edward’ın ellerinin arasında olan elimi aniden çektim. Şaşkınlıkla bana baktı. Bir tek o değil herkes. İçimden tekrarladım Erik’in sözlerini.
-‘’Hayır!’’diye bağırarak dışarıya çıktım.
-‘’Anne!’’diye bağırdı Renesmee arkamdan dışarıda.
   Ne ona ne Rosalie’ye bakmadan ormana koştum. Arkamdan ‘’Bella!’’diye bağırıyorlardı. Hepsini geride bıraktım. Arkamdan biri beni takip ediyordu bu…
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:39 pm

32.BÖLÜM: BEN DE EDWARD’A ‘’KAL’’ DEMİŞTİM JACOB
-‘’Bırak peşimi!’’diye bağırdım koşarken Edward’a.
-‘’Bella dur!’’dedi.
    Başımı arkaya çevirdiğimde aramızdaki mesafenin çok az olduğunun gördüm ve daha hızlı koşmaya başladım. Etraftaki hayvanlar kaçışıyordu. Ara sıra arasından geçtiğim ağaçlara vuruyordum öfkemden. Şimdiye kadar kaç ağaç devirdiği saymamıştım.  Ağaçlardan öfkeli sesler geliyordu ve sonra devriliyorlardı. Umursamıyordum. Ağaçların üzerlerindeki kuşlar panik halinde kaçıyorlardı. Umrumda mıydı?
   Sonra kaya gibi sert bir şey üstüme düştü. İkimizde yere düşüp yuvarlandık. Çarptığımız her şey altımızda parçalanıyordu. Ağaçlar devriliyordu. Kollarını bana sıkıca dolayıp ben koruyordu. Sanki bana bir şey olabilecek gibi… Bir süre yuvarlandıktan sonra göle düşmeden durduk. Edward üzerimdeydi. Canını yakmak istemiyordum. Kollarının arasında biraz debelendim. Yüz iadesi değişti birden. Canını yaktığımı anladığım da durdum.
-‘’Üzgünüm. Bunu yapmak istemezdim.’’dedi acıyla.
-‘’Üzerimden çıkarsan affedebilirim seni.’’dedim öfkeyle.
-‘’Kaçmayacağına söz verir misin?’’dedi.
-‘’Edward.’’kızmıştım.
-‘’Özür dilerim.’’dedi fısıltıyla ve üzerimden kalktı.
-‘’Hiç bu kadar ağlayabilmeyi istememiştim.’’dedim.
Bana sarıldı. Sıkıca hiç bırakmamak ister gibi.
-‘’Bella?’’
-‘’Eğer ağlayabilseydim şimdi ağlar seni yanımda tutardım.’’dedim.
-‘’Neden korkuyorsun?’’diye sordu.
-‘’Gidip, geri dönmemenden.’’dedim.
-‘’Böyle bir şey olmayacak. Hem yanımda Emmet de olacak Bella.’’
-‘’Neden o zaman-‘’söylemekten vazgeçtim. ‘’Seni kaybetmek istemiyorum.’’dedim bağırarak.
Sesim ormanda yankılandı. Çenesini sıkıca elimle kavrayıp yüzüme yaklaştırdım.
-‘’Anladın mı beni?’’ dedim öfkeyle.
    Bütün kaba davranışlarıma rağmen o nazikçe bana sarıldı.
-‘’Beni kaybetmeyeceksin.’’dedi.
-‘’Bağır.’’dedim.’’Beni kaybetmeyeceksin diye bağır.’’
-‘’Beni kaybetmeyeceksin!’’diye bağırdı. Sesi o kadar güçlü ve kendinden emindi ki bana da cesaret veriyordu.
-‘’Güzel.’’diye fısıldadım ‘’Güzel.’’
      Emmet ve Edward hazırlıklarını tamamlamışlardı. Artık ayrılık vaktiydi. Edward Renesmee’yi öptü. Renesmee olanlardan habersizdi. Jacob’da bizdeydi. Edward yanıma geldi ve kolunu belime doladı.
-‘’Telefonum açık olacak.’’dedi.
-‘’Tamam. Kendine dikkat et. Sana bir şey olursa-‘’beni susturdu.
-‘’Bana bir şey olmayacak.’’dedi öfkeyle ‘’Hatta benim için eğlenceli bile olabilir.’’
Onu öldürmekten bahsediyordu.
  Beni öptü ve arabaya binmek için yürüdü. ‘’Burada kal’’diye fısıldadım. Bir an arkasına döndü ve bana baktı. Bunu Loren’i avlamaya giderken de söylemiştim. Gözlerime baktı hiçbir şey söylemeden. Sonra çaresizce arabaya binip uzaklaştılar.
   Sabah olmuştu. İkisinden de henüz haber yoktu. Alice geleceği kontrol ediyordu. Bir ara Erik’i bir ormanda gördü ve Emmet’i arayıp haber verdi. Jacob ise hala yanımızdaydı.
-‘’Bella kendini üzecek bir şey yok bunda.’’dedi alaylı bir sesle.
-‘’Kes sesini.’’kimseyi dinlemeye tahammülüm yoktu.
-‘’Boşuna endişeleniyorsun.’’dedi.
Bana en yakın vazoyu alıp ona fırlattım. Jasper hemen tuttu.
-‘’Bella?’’tek kaşını kaldırdı.
-‘’Kimseyi duymak istemiyorum Jasper.’2dedim. Yanıma gelip elini omzuma koydu. İçime bir an huzur doldu.
-‘’Şunu yapmayı kes.’’dedim.
-‘’Çok endişelisin. Biraz rahatla.’’dedi sakin bir tavırla Jasper. O yanımdayken kendimi çok rahat hissediyordum.
-‘’Bella, kızım?’’bu sefer konuşan Carlisle’ydi.
-‘’Evet.’’ona bağıramazdım.
-‘’bırak Jasper seni biraz rahatlatsın. Buna gerçekten ihtiyacın var.’’dedi. Ona itiraz etmedim daha doğrusu edemedim.
-‘’O yokken sanki yaşamıyorum. Yaşadığımı hissetmiyorum.’’dedim çaresizce.
-‘’Eminim o da şuan böyle hissediyordur.’’dedi Esme.
-‘’Bu sefer içimde çok kötü hisler var. Bir şeyler yolunda gitmeyecek sanki-’’devam edemdim.
-‘’Bütün gücümü üstünde kullanmama rağmen rahatlamıyorsun. Bunu hissedemiyorum.’’dedi şaşkınlıkla Jasper.
-‘’Boşuna uğraşıyorsun.’’dedim. Sonra gözüm bir fotoğrafa ilişti.
   Edward’la benim fotoğrafımdı bu. Yavaşça yerimden kalkıp resme doğru yürüdüm. Çerçeveyi elime aldım. Parmaklarımı yüzünde gezdirdim. Onun resminde… Resimde gülüyordu Edward. Çerçeveyi aniden yere fırlattım. Herkes irkildi birden. Şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Çerçeve paramparça olmuştu. Cam kırıklarının arasında duruyordu resim. Uzanıp aldım resmi cam kırıklarının arasından. Gülümsedim. Onun resmine…
-‘’Alice şimdi nerdeler?’’dedim. Hala Edward’ın resmine gülümsüyordum.
-‘’ormana doğru gidiyorlar.’’dedi gözlerinin açıp. Sonra tekrara gözlerini kapatıp başını dizlerinin arasına aldı.
-‘’Ben eve gidiyorum.’’dedim kaygısızca.
-‘’Bella burada durmalısın.’’dedi Jacob.
Umursamadım.
-‘’Bella burada kal.’’dedi.
-‘’Ben de Edward’a burada kal demiştim.’’dedim gözlerimi devirerek.
Evden çıkmak istiyordum biran önce. Beni bunaltıyordu burası.
-‘’Rose, Renesmee’yle sen ilgilenir misin?’’diye sordum.
-‘’tabi ki Bella. Sen de biraz sakinleş olur mu?’’dedi. Başımı onaylarcasına salladım.
    Eve gittiğimde onun kokusu vardı hala. Resim elimde duruyordu hala. Tekrara baktım. Sonra yukarıya yatak odamıza çıktım. Yatak hala bozuktu. Düzeltilmemişti. Onun tarafına uzandım. Onun yastığına başımım koydum. Kokusu daha yoğundu bu tarafta. İlerde tam karşımda duran şelaleyi izledim. Suyun sesini dinledim.
Bir ara Rosalie Renesmee’ye eve getirdi. Renesmee beni görmek istemiş. Bir şeylerin olduğunu farkındaydı. Sorularının hepsini geçiştirdim.
-‘’Artık yemek vakti.’’dedim. Mızmızlanır gibi oldu bir ara.
_’’Renesmee! Yeter bu konuyu seninle bir daha tartışmayacağız. Ne baban ne de ben!’’diye azarladım onu. ‘Baban’’derken içim sızladı.
  Fazla sert konuşmuştum. Ama bu muhabbet den artık çok sıkılmıştım. Renesmee biran ağlayacak gibi oldu; fakat sonra başını onaylarcasına salladı.
   Mutfağa gidip yemeğini hazırladım. Yukardan Renesmee’nin oyuncaklarından birini getirmek için tabağı da alıp yukarı çıktım. Elime kocaman bir ayıcık aldım. Bu Emmet’in hediyesiydi Renesmee’ye. Kocaman bir ayıcık! Ben ona yemeğini yedirirken onun da bunla oyalanmasının istiyordum.
Aşağıdan Rosalie, Alice ve Esme’nin sesi geliyordu. Sonra Jasper’ında sesini duydum. Odadan çıktım ve merdivenlerin başında durdum.
Herkesin suratı asıktı. Esme perişan olmuş gibiydi. Alice şaşkınlıkla bana bakıyordu. Rosalie Renesmee’yi kucağına almış her an dışarıya çıkmak için hazır bekliyor gibiydi. Jasper tedirgindi. Carlisle’de Esmeden farklı değildi.
-‘’Edward!’’diye fısıldadı Alice acıyla.
    Aniden elimdeki tabak ve ayıcık elimden kaydı. Hiç kimse tutmak için yanıma gelmemişti. Tabak merdivenlere değdiği anda büyük bir sesle parçalandı. Parçaları etrafa saçıldı. Her basamağa büyük bir şiddetle yerleştiler. Sanki atmayan taş kalbim parçalanmış gibiydi. Sanki bu tabak kalbimin rolünü oynuyordu. Ayıcık yavaşça merdivenlerde yuvarlandı. Her basamak da durup nefes aldı yorulmuş gibi. Her nefes alıştan sonra yoluna devam etti. Tıpkı insanken Edward’ın beni öptüğünde aldığım nefesler gibi.
    Rosalie aniden Renesmee’ye evden çıkardı. Aklıma onun sözü gelmişti.
-‘’Veya ben onu öldürmezsem.’’ Demişti.
-‘’Hayırrrrr!!’’kulakları sağır edecek sesle bağırdım. ‘’Hayırrrrr!’’
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:40 pm

33. BÖLÜM: ARTIK SEN DE YOKSUN HA?
 
    -‘’Edward’ın geleceği kayboldu Bella.’’duyduğum tek şey buydu. Alice’in sözü. Merdivenlerin kolunu sıkıcı kavradım. Sonra birden söktüm yerinden ve fırlattım. Merdivenlerden inip masayı, üzerindekileri her şeyi fırlattım. Her şeye zarar verdim her şeye. Düşünmeden, tartmadan her şeyi kırdım. Aklımda sadece onun yüzü vardı.
    Sonra kollarımın tutulduğunu hissetim. Jasper beni tutuyordu. Herkes endişeyle beni izliyordu. Bir an rahatladığımı hissettim. Durulduğumu artık sadece acı var gibiydi. Ama sonra tekrar Edward’ın yüzü geldi aklıma. Karşıma geçmiş endişeyle beni izliyordu.
-‘’Edward.’’diye mırıldanıp elimi uzatmaya çalıştım ama kolum tutuluyordu. Birden kayboluverdi dumanların arasında. Kontrolümü kaybedip Jasper’ı duvara fırlattım. İki kayanın çarpışması gibi büyük bir ses geldi. Duvar yıkıldı. Umursamadan her şeyi yıkmaya devam ettim.  Etrafımdakiler beni dehşetle izliyorlardı. Esme artık buna katlanamıyormuş gibi gözlerini kapattı. Alice Jasper için endişelenmiş gibiydi. Jasper’ın yerinden doğrulup tekrar üstüme doğru geldiğini gördüm. Bu sefer Carlisle de bana doğru geliyordu. İkisi de beni tuttular. Jasper gücünü üstümde kullanıyordu. Sanki işe yarıyormuş gibi!
    Aklıma Edward’ın telefonu geldi. Telefonunu açık bırakacağını söylemişti. –‘’Bırakın beni Edward’ı arayacağım.’’dedim. İkisi de bana bakıyordu.
-‘’Tamam Jasper.’’diye onayladı Carlisle beni. Jasper bırakıp bırakmamak konusunda tereddüt etti önce; fakat sonra Carlisle Jasper’a bir bakış attı ve Jasper beni bıraktı. Cebimden telefonu çıkardım ve ‘’Aşkım’’ yazan numarayı bulup aradım. Telefonu kapalıydı. Telefonu elimde paramparça ettim. Herkes beni izliyordu hala. Jasper tereddütlüydü. Esme ise gözlerini açmıştı artık. Çok üzgündü. Bense eve baktım. Yıkım bölgesine uğrayan evime. Edward’la benim evimize. Duvarlar yıkılmış, her şey paramparça olmuştu. Birkaç şey hariç. Piyanı ve resimler…
-‘’bana her şeyi anlatın.’’dedim. Gidip çerçevenin içindeki bir fotoğrafı aldım. Sonra aklıma diğer fotoğraf geldi. Cebime katlayıp sıkıştırdığım fotoğraf. Onu da cebimden çıkardım.
-‘’Alice!’’diye hırladım.
-‘’Edward gelecekte kayboldu.’’dedi acıyla. Hala inanamıyormuş gibiydi bütün bu olanlara.
-‘’Hayır…’’fısıldayarak ‘’devam et.’’dedim.
-‘’Emmetle Edward birbirlerini ormanda kaybettiler. Emmet’i görebiliyorum hala onu arıyor. Ama Edward’ı göremiyorum. ‘’Bunu anlamını biliyordum. Onlara bakmak için arkama döndüm. Hepsi perişandı. Hepsi bir insan gibi üzgündüler tek fark vampir olmalarıydı. Jasper ve Carlisle hala temkinliydiler.
-‘’O öl-‘’bitirememiştim. Kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.  Tam kontrolümü kaybedip tekrar başlayacaktım ki Carlisle durdurdu.
-‘’Bella o ölmedi. Gelecekte kaybolmasının nedenini bilmiyorum ama o ölmedi. Güven kızım bana.’’Küçük kızını avutan bir baba gibiydi.
-‘’Emmet geri dönüyor.’’dedi Alice.
-‘’Ne? Ne demek bu şimdi? Edward orada yalnız ve o geri dönüyor.’’diye bağırdım.
-‘’Bella yeter sakin ol artık. Jasper!’’diye bağırdı Alice de bu sefer.
-‘’Onun oraya yalnızca Emmet’le gitmesine izin vermemeliydiniz.’’dedim öfkeyle.
-‘’Bella!’’dedi Alice bezgin bir ifadeyle.
   Koşarak dışarı çıktım. Öfkemi kusmak istedim. Elimde hala fotoğrafları duruyordu. Fotoğraflara bakarak koştum. Önüme geçen her şeye zarar vermeyi de ihmal etmiyordum.  Koşarken karşıma birden Edward çıktı. Olduğum yerde kaldım.
-‘’Seni seviyorum.’’diye mırıldandı. Tam ona sarılacakken kayboldu. Tekrar içimdeki boşluk açılmıştı. Artık hayalini görebiliyordum sadece.
   Yeniden ağaçlara saldırmaya başladım. Köklerinden söküp hepsini devirdim.
   Sonra onun yanına gitmek geldi aklıma. Hala burada ne işim olduğunu tartıştım kendimle. Onu bulmalıydım. Tekrara elimde fotoğraf koşmaya başladım.  Sonra kaya gibi bir şeye çarptım. Beni sımsıkı tutuyordu. Bu Emmetti.
-‘’Bella.’’dedi özür diler gibi.
-‘’Neden Emmet neden?’’kollarından kurtuldum.
-‘’Bella birbirimizi kaybettik. Bu nasıl oldu anlamadım. Onu çok aradım ama bulamadım. İnan bana Bella.’’kafasını iki yana salladı.
Aniden onu geriye fırlattım. Ağaca çarptı. Ağaç devrildi büyük bir sesle.
-‘’Bella benim suçum değil.’’dedi. Onu ağaca fırlatmama rağmen hiç umursamadı. Bu tavrı beni iyice sinirlendirmişti.
-‘’Yeter!! Emmet sus! Şuan sesini duymak istediğim en son kişi sensin!’’ diye bağırdım. Artık o da sinirlenmiş gibi duruyordu.
-‘’Asıl sana yeter! O benim kardeşim Bella!’’ o da bağırıyordu artık.
-‘’Kardeşin ha? Sen kardeşlerine böyle mi davranırsın? Onları böyle yarı yolda mı bırakırsın?’’ çılgınca bağırıyordum. İkimiz de kontrolümüzü kaybetmiş gibiydik.
-‘’Sen… Sen nasıl böyle düşünürsün?’’dedi inanamazmış gibi.
-‘’Her şey açık değil mi Bay Bencil!’’ gözlerimi kıstım.
-‘’Şuan kendimden ne kadar nefret ettiğimi bilemezsin. Hem ortada bir bencil varsa o da sensin!!’’ gözü dönmüş gibiydi. Artık delirmek üzereydim.
-‘’Ben onu asla yalnız bırakmadım ve bırakmayacağım.’’dedim kontrolden çıkmış bir şekilde. Yerde gördüğüm koca kaya parçasını alıp ona fırlattım büyük bir hırsla.
Kaya sert bir şekilde Emmet’in kafasına çarptı ve parçalandı. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Ben de bunu istiyordum. İçimde ki öfkeyi yok etmek… Ne şekilde nasıl olduğu önemli değildi… Ama o benim kardeşimdi… Ona zarar veremezdim derken üstüme bir kaya parçasının geldiğine gördüm ve kalkanımı açtım. Kaya kalkanımın dışında parçalandı.
-‘’Dövüşmek mi istiyorsun? Hadi gel buradayım.’’dedi. Hırladım şiddetle.
-‘’Beni öldürmek mi istiyorsun. Hadi ne duruyorsun? Buradayım. Gel. Sana direnmeyeceğim. Bu andan itibaren.’’diye bağırdı Emmet.
Sonra yeniden koşmaya başladım. Beni tutmak yerine bu sefer ağaca fırlattı. Biliyordu ki beni tutarsa onu ısırabilirdim! Bir ağaç daha devrildi. Dişlerimi göstererek hırladım yine. Elimden bir şeylerin kaydığını hissettim. Bunlar Edward’ın fotoğrafları olmalıydı. Yerimden doğrulup tekrar fotoğrafları aldım.
-‘’Çekil yolumdan.’’tısladım.
-‘’Oraya yalnız gidemezsin.’’dedi tehditkâr bir şekilde.
-‘’Gidiyorum.’’dedim dişlerimin arasından.
-‘’Bella dur kızım!’’ diye bağırdı arkamdan biri. Bu Carlisle’ydi.
-‘’Carlisle Onu bulmalıyım.’’dedim acıyla.
-‘’Bekle. Ben ve Jasper onu bulmaya gidiyoruz. Şimdi.’’ Bana güven vermeye çalışıyordu ama hiçbir işe yaramıyordu.
-‘’Ben de geliyorum.’’dedim öfkeyle.
-‘’Sen burada kal. Renesmee’nin sana ihtiyacı var.’’dedi.
-‘’Hayır. Renesmee’yle Edwardsız ilgilenmeyeceğim.’’dedim.
-‘’Lütfen. Söz veriyorum Bella. Onu bulup getireceğiz.’’ Sesindeki acı iyice canımı yakıyordu.
-‘’Bella bize güven. Onu bulup sana getireceğiz. Eğer onsuz yanına gelirsek inan bana kendimi öldürtürüm.’’dedi Jasper. Kendinden emindi. Sesinde açık bir zaferin belirtileri vardı.
    Yenilmiştim. Başımı salladım.
-‘’Hadi eve gidiyoruz.’’dedi Emmet. Sesi hala öfkeliydi.
-‘’Kes sesini!’’ diye bağırdım Emmet’e.
-‘’Sen kendini ne sanıyorsun böyle Bella. Ben de üzülüyorum. Tahmin edemeyeceğinden fazla.’’dedi.
   Aslında Emmet’e haksızlık yapıyordum. Ama şuan neyi doğru neyi yanlış yaptığımı düşünecek durumda değildim.
-‘Onu bulun.’’dedim Carlisle’ye çaresizce.
-‘’Bulacağız.’’dedi emin bir şekilde.
    Evimize koştum. ‘’Yıkım bölgesine.’’ Hatırlıyorum da bu sözü en son balayımızda kullanmıştık.
  Canım acıyordu. Onu tekrar görememek canımı acıtıyordu. Fotoğrafları evin her yanındaydı. Piyanosu evin ortasında duruyordu. Sapasağlam. Onun sevdiği şeylere nasıl zarar verebilirdim ki… Piyanonun başına gittim. Parmaklarımı tuşlarında gezdirdim. Edward’ın parmaklarının üzerinde dans ettiği tuşlarında… Gülümsedim.
Onu yeniden piyanonun başında hayal ettim.
  Güneş batıyordu artık. Hala kimseden haber yoktu. Eğer o yoksa ben niye hala yaşıyordum ki?
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:40 pm

34.BÖLÜM
SEN YOKSAN BEN NİYE HALA YAŞIYORUM?
BUNUN BİR ANLAMI VAR MI?
Sözünü tutmadın! Bak artık gece oldu; ama sen hala yoksun. Yatağım boş. Ev berbat bir durumda. Peki ya ben?
Ben perişanım. Bak saat kaç oldu; ama sen hala yoksun. Anlaşıldı. Bu gece sen beni özlemedin. Yastığında saç telini buldum bu gece. Bembeyaz yastığında bronz renkli bir saç teli. Aşkımın saçı.
Nerdesin? Tamam, bunu unut. Neden yoksun yanımda? Peki ya niye sözünü tutmadın? Bana bir açıklama borçlu değil misin?
İçimdeki boşluk tekrar açıldı. Kendimi güçsüz hissediyorum. Bu sefer bu boşluğu kim kapatacak? Geceleri kim bana ninnimi mırıldanacak?
Hani ben senin güneşindim? Karanlıklar ülkenin güneşiydim hani? Bu sefer güneş nereye doğacak? Hangi ülkeye doğacak? Sonsuzluğun her günü benim olacağına söz vermemiş miydin sen? Benim sadece benim! Ama şimdi yanımda değilsin. Peki bana tek bir sorunun cevabını ver! Sen yoksan ben niye hala yaşıyorum? Bunun bir anlamı var mı? Bu adil değil. Bu düpedüz haksızlık.
Kokun olmadan yaşayamıyorum. Sabahları güneş doğarken başka bir yüze bakamıyorum. Parmaklarımı kimsenin vücudunda gezdiremiyorum. Yatağım boş. Hiç kimseyi gördüğümde heyecanlanmıyorum artık.
Sen yoksan ben zaten bir ölüyüm. Sen yoksan bende yok olacağım. Yok olacağım sonsuzlukta! Senin için!
Aşkımızın şerefine dememiş miydin sen? İşte ben de aşkımızın şerefine yok olacağım. Senin gibi! Bana bir şey daha demiştin hani? ‘’Sonsuzluğumuzun şerefine!’’ Sonsuzluk bitti artık. Sonsuzluk masalı bitti. Kahramanlar artık yavaş yavaş yok oluyor sahneden!
Önce sesleri yok oluyor. Sonra bakışlar değişiyor. Anlamlarını yitiriyor bakışlar. Dudaklar susuyor. Eskisi gibi şehvetle öpemiyorlar artık. Sonra bedenler…
Bedenler eskisi gibi tek vücut olamıyorlar. Birbirlerinden bağımsız hareket ediyorlar.
Sende öyle kaybolmadın mı? Önce sesine acı gelmedi mi? Her ‘’aşkım’’ diyişinde sesin titremedi mi? Bakışların kaybetme duygusuyla baktılar. Her bakışında gözlerin acıyla titredi. Dudakların… Dudakların mühürlendi bir zaman. Adımı bile fısıldarken zorlandılar. Son zamanda eskisi gibi tutkuyla öpemediler. Öperken titriyorlardı. Korkar gibi… Sonra bedenin… Bedenin yok oldu. Artık karşıma oturamaz oldun. Çünkü bedenin yok oldu. Artık ruhunla yaşıyorum. Sürekli seni düşünerek seni hafızamda canlı tutmaya çalışıyorum. Doymadım ben aşkıma. Doymadım ben sana!
Ben çok şey istememiştim. Sadece seni istedim. Sonsuzluğun her gününde benim olmanı istedim. Ama bu bile benim için çoktu.
Artık bana senin için uzakta diyorlar. Dönecek diyorlar! Canımı yakmak istemiyorlar biliyorum. Bana bir şey söylemiyorlar. Ama ben biliyorum bu masal bitti.
Yaşamımı borçlu olduğum yakışıklı erkeğin şerefine! Hayatımdaki meleğin şerefine! Masalın bitmesinin şerefine! Ruhunun şerefine!
                                                                Ölümün şerefine!
                                                BELLA
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:40 pm

35.BÖLÜM: BENİ ÖLDÜRMEK İÇİN ARANIZDA GÖNÜLLÜ OLAN VAR MI?
3 gün olmuştu. Ne Edward’dan ne de diğerlerinden bir haber yoktu hala. 3 gündür Renesmee’yi bile görmemiştim. Renesmee’yi gördüğümde Edward aklıma gelecekti yine. Sanki aklımdan hiç çıkarmış gibi! Renesmee’yi görmeye dayanamazdım. Acım daha da artacaktı. Zaten şimdi bile katlanılmazken…
3 gündür düşünüyordum. Tek bir şeyi. Ölümü! Alice hala Edward’ı gelecekte görememişti. Artık buna dayanamıyordum. Herkes perişandı. Beni gördüklerinde zorla gülümsemeye çalışıyorlardı. Bu katlanılmaz bir şeydi. Ölmek istiyordum. Salona indim. Esme’de en az benim kadar üzgündü. 3 gündür kimse birbiriyle doğru dürüst konuşmamıştı bile.
-‘’Ah!’’diye bağırdı Alice. Herkes birden Alice’e baktı. Esme yanına gidip elini tuttu Alice’in.
-‘’Alice! Alice ne gördün?’’ dedi. Herkesin yüzünde bir ışık belirmişti.
Alice’in yanına gittim. Ellerimi omuzlarına koyarak onu sarstım sertçe. Şaşkınlıkla bana baktı.
-‘’Alice! Ne gördün?’’dedim heyecanla.
-‘’Erik yalnız.’’dedi. Bu da ne demekti?
-‘’Edward Erik’in yanında değil. Erik vampir arkadaşının yanına gidiyor.’’dedi endişeyle. Onu tekrara sarstım.
-‘’Edward nerede o zaman Alice? Onu neden göremiyorsun?’’ diye bağırdım. Emmet gelip kollarımı tuttu ve arkamdan birleştirdi.
-‘’Bırak kollarımı.’’diye hırladım Emmet’e. Aldırış etmedi.
-‘’Sakin ol.’’diye tısladı.
-‘’Emmet Bella’yı bırak.’’dedi sert bir tonda Esme.
  Esme başını sallayıp kollarımı bıraktı.
-‘’Bella’ya karşı biraz daha kibar olun! Bu hepinizi için geçerli.’’dedi Esme daha önce ondan hiç duymadığım bir ses tonuyla.
   Tekrar yukarı çıkmaya karar verdim. Artık hiç umudum kalmamıştı.
Yukarıya çıktım. Tam kapının kolunu tuttum kapıyı açacaktım ki salondan sesler geldi.
-‘’Çok zor günler geçiriyor. Biraz ona karşı anlayışlı olmalısınız. O sizin kardeşiniz.’’dedi Esme anaç bir tavırla.
-‘’Esme. Benim artık umudum kalmadı. Çıldırmak üzereyim. Hiçbir şey göremiyorum. Onun yaşadığına dair en ufak bir iz arıyorum ama yok.’’dedi üzüntüyle Alice.
-‘’yani Edward öldü mü diyorsun?’’ diye sordu Emmet. Ama bunu  çok yavaş söylemişti. Onun da canının yandığını biliyordum.
-‘’Evet.-‘’
-‘’Hayır!’’diye araya girdi Esme.
  Uzun bir süre konuşmadılar. Tam odaya giriyordum ki yeniden konuşmaları yükseldi. Kapı açıldı. Rosalie gelmiş olmalıydı.
-‘’Renesmee olanlara bir anlam veremiyor. Sürekli olarak Edward ve Bella’yı soruyor. Artık sorularına verecek cevap bulamıyorum.’’dedi üzüntüyle Rosalie.
-‘’Bella’nın kendine bile faydası yok. Renesmee’yle ilgilenemez.’’dedi Emmet.
-‘’Edward gelince beraber ilgilenecekler kızlarıyla.’’dedi Esme. Hiç biri buna inanmıyordu biliyordum. Ben bile buna inanmıyordum. Yada ‘’ siz ilgileneceksiniz sonsuzluk boyunca’’ diye tamamladım cümlelerini içimden.
-‘’Hala bir şey göremiyorum. 3 gün olmasına rağmen hiçbir şey… En ufak bir iz…’’ dedi Alice.
-‘’Onu öldüğüne inanmıyorum.’’dedi öfkeyle Esme. Nasıl olsa o da bir anneydi.
-‘’Ama o yaşıyor olsaydı bir haber almaz mıydık Esme? O bencil birisi değil. Bella’nın böyle bir durumda ne hale geleceğini biliyor.’’dedi Emmet.
   İçim sızladı. İrkildim. Artık bunları duymaya tahammülüm yoktu.  Odaya girdim. Koltuğa oturdum. Ormanda bir karartı gördüm. Bir şey hareket ediyordu. Bana kendini fark ettirmek ister gibi… Bu Jacob’dı. Camı açtım ve içeriye girdi.
-‘’Ne var?’’dedim öfkeyle.
-‘’Bella biraz konuşalım mı? Konuşmaya ihtiyacın var gibi görünüyorsun.’’dedi endişeyle. O da benim için en az diğerleri kadar endişeleniyordu.
-‘’Konuşmaya ihtiyacım yok.’’dedim tersleyerek.
-‘’Bella üzülmeni anlıyorum. Ama-‘’
-‘’Beni rahat bırak.’’diye araya girdim. Burnumu kırıştırdım. Jacob’ın kokusu vampir olduğumdan beri hoşuma gitmiyordu.
-‘’Seni yalnız bu halde bırakmayacağım.’’dedi.
   Onu camdan aşağı itip, camı kapattım. Tekrar koltuğa oturdum ve gözlerimi kapattım.
   Gözlerimi açtığımda artık akşam olmuştu. Hala bir haber yoktu. Artık kararımı da vermiştim üstelik. Ölecektim!
     Yavaşça kapıya doğru yöneldim. Kapının kolunu tuttum ve kapıyı kısık bir ‘’tık’’ sesiyle açtım. Artık huzurluydum. Onun yanına gidecektim. Kararımı vermiştim. Onu olmaya gidiyordum. Her adımımı atışımda onu düşünüyordum. Yüzünü, kokusunu, gülüşünü, her şeyini… Merdivenlerin başına geldim. Herkes bana bakıyordu.
   Alice birden gözlerini kapattı. Sonra dehşetle bana baktı ve kafasını hayır anlamında salladı. Gözleri iri iri açılmıştı.
-‘’Hayır Bella.’’diye fısıldadı. Herkesin gözleri ikimizdeydi. ‘’Sakın!’’ dedi tekrar.
Onu umursamadım. Herkes bütün bu olanlara bir anlam vermeye çalışıyordu.
-‘’Beni öldürün!!’’ diye bağırdım. Herkesin gözleri dehşetle açıldı.
-‘’Hayır Bella!’’diye biri yanımda hırladı. Bu oydu. Bu Edward’dı. Aklı benimle oyun oynamaktan bir türlü vazgeçmemişti. Vampirken bile hayal görüyordum. Böyle bir şey mümkün müydü?
-‘’Ölmek istiyorum!’’dedim tekrar.
Bu sefer baştan çıkmış bir sesle bağırdı. ‘’Bella!’’ artık hırlıyordu.
Not: yorumlarınızı bekliyorum...
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:41 pm

36.BÖLÜM: AH! HADİ AMA SADECE ÖLDÜRECEKSİNİZ
Umursamadım.
-‘’Emmet! Bunu senden istiyorum!’’diye bağırdım bütün bu olanlara inat.
‘’Kes şunu!’’diye bağırdı son kez. Sağ tarafıma  baktım. Kaşlarını çatmış, dudaklarını kenetlemişti Edward’ın hayali. Yüzü kaskatı olmuş, öfkeyle beni izliyordu.
-‘’Saçmalıyorsun!’’ dedi Emmet öfkeyle.
-‘’Saçmalamıyorum!’’ boğazımdan şiddetli bir hırıltı çıktı.
    Sonra yine o kadife sesi duydum.
-‘’Bella, lütfen!’’ Bu kadar mıydı? Bana sadece ‘’Bella, lütfen’’mi diyordu?
-‘’Sen artık yaşamıyorsun. Şunu yapmayı kes.’’dedim emreder gibi fısıltıyla. Ama herkes beni duymuştu. Bana delirmişim gibi bakıyorlardı. Soran gözlerle…
-‘’Sen benim hayatımdan izinsiz çıktın Edward.’’onun ismini söylemek canımı yakmıştı.
   Gözleri yine altın sarısıydı. Heykel gibi karşımda duruyordu. Melekleri kıskandıracak güzelliğiyle…  Sihirli parmakların elinden çıkmış kusursuz bir heykel gibi… En ince detayları bile özenle işlenmiş bir heykel gibi…
-‘’Bella.’’ İsmimi söylerken o kadar zorlanmıştı ki… Ama sesi hala eskisi gibiydi. Kadife sesliydi… Kelimeler bir melodi gibi çıkıyordu dudaklarından…
   Artık gitme vakti gelmemiş miydi? Normalde hayali bu kadar uzun durmazdı yanımda.
-‘’Peki Emmet. Eğer bunu sen yapmak istemiyorsan başka bir gönüllü buluruz bizde.’’dedim soğukkanlılıkla.
-‘’aranızda gönüllü olan var mı?’’dedim aynı soğukkanlılıkla.
-‘’sen ne istediğini bilmiyorsun.’’dedi Rosalie.
-‘’Peki ya sen Alice?’’Esme bunu kesinlikle yapmazdı. Bunu ondan isteyemezdim üstelik.
-‘’Bella gerçekten Edward’ın öldüğünü mü düşünüyorsun?’’dedi buna inanamıyormuş gibi Alice.
-‘’Sen öyle düşünmüyor musun?’’dedim alaylı bir sesle.
   Cevap vermedi. Verebilir miydi ki? Tekrar sağ tarafıma baktım. Hala oradaydı.
-‘’Odaya dön!’’dedi baştan çıkmış bit sesle.
-‘’Bunu bana sen mi söylüyorsun?’’dedim.
-‘’Bella?’’Esme endişeyle beni izliyordu. Cevap vermedim.
-‘’Bella? Ne oluyor? Kiminle konuşuyorsun?’’dedi Alice.
-‘’Hiç kimseyle.’’dedim üst dudağımı kıvırarak.
-‘’Sana son kez söylüyorum.’’dedi. Sesi emir verir gibi çıkıyordu.
-‘’Kızgınsın?’’dedim tek kaşımı kaldırarak.
   Gözlerini kıstı. Çıldırmış gibi bakıyordu. Aslında onun hayalini bu kadar nasıl canlı görebiliyordum hala anlamış değildim? Vampirler hayal görebilir miydi? Bunu çok saçma olduğunu biliyordum ama buna başka bir anlam veremiyordum.
-‘’Sen de gel.’’dedim.
-‘’Bella?’’Rosalie soran gözlerle bana bakıyordu.
-‘’Kafayı yedim.’’diye cevapladım.
-‘’Peki siz yapmıyorsanız elbet ben bunu yapacak bir gönüllü bulurum.’’dedim ve odaya yöneldim.
   Sonra arkama dönerek ‘’Beni takip et.’’diye mırıldandım Edward’ın hayaline.
Parmağımla işaret ettim arkamdan gelmesi için.  Arkamdan geldiğini hissediyordum. Ara sıra arkama bakıp hala arkamda olup olmadığını kontrol ediyordum.
    Sonra kapıyı açıp içeriye girdim. Onun da girmesi için kapıyı açık bırakıp kapının arkasında içeriye girmesini bekledim. Ama girmedi. Koridora doğru baktım. Ama kimse yoktu. Kapıyı hızla kapattım. Kapı çarptı ve hızın şiddetiyle devrildi. Ve bir hasar daha…
   Sonra koltukta oturan kişiye gözüm takıldı. Sonsuzluğumun sahibine… Orada duruyordu. Kaşlarının çatmış oturuyordu. Bana kızmışa benziyordu. Güldüm. Bunun nedenini düşündüm. Beni bırakıp gittiğinde sadece onun sesini duyabiliyordum. Şimdi sesinin yanında birde hayalini görüyordum. Hem bu sefer çok tehlikeli şeyler yapmama da gerek kalmıyordu onu görebilmek için. Aniden karşıma çıkıyordu. Ah! Evet! Bunu nasıl düşünemedim? O zaman beni sevmekten vazgeçmemişti. Beni seviyordu ve beni düşünüyordu. Bu sayede aramızda ki bağ hiçbir zaman kopmadı. Şimdi… Şimdi yine aynı şey… O zaman hayattaydı…
    O yaşıyor olmalıydı. Hala beni düşünüyor ve seviyor olmalıydı. Ama neden gelecekte yoktu? Neden ondan bir haber yoktu? Yaşıyor olsaydı şimdiye kadar bir haber alamaz mıydık? Bana ulaşmaz mıydı?
     Veya da sesini duyduğum zaman o ölmemişti. Belki de şimdi…. Ölmüş olmalıydı ki onu görebiliyordum. İrkildim. Ama yine de içimde küçük bir umut var. O yaşıyor olabilirdi. Yaşamalıydı. Benim için. Renesmee için. Sonsuzluğumuz için!
Birden Alice’in sesiyle irkildim.
-‘’Bella, Esme, Rosalie, Emmet!’’ resmen çığlık atıyordu.
Aşağıya koştum. Herkes Alice’e meraklı gözlerle bakıyordu.
-‘’Alice!’’dedi Esme endişeli bir sesle.
-‘’Ne gördün Alice?’’diye sordu bu sefer Rosalie.
-‘’Alice, hadi.’’Emmet’in sabrı taşmak üzereydi.
-‘’Bella!’’ o hiç kimseye aldırış etmeden bana bakıyordu. ‘’Kararından vazgeçtin!’’dedi. ne yani bunu söylemek için mi herkesi buraya toplamıştı?
-‘’Evet.’’dedim kaşlarımı çatarak. Herkes bana bakıyordu. Omuz silktim.
-‘’Onu gördüm! Edward yaşıyor!’’dedi heyecanla.
     Ne yapacağımı bilemedim. Önce çığlık atmak istedim, fakat sonra hiçbir şey demedim. Her şey bitmiş miydi? Masal kaldığı yerden devam mı edecekti?
   Gözüm ormanın içinde ağaçların arasında beni izleyen Edward’ın hayaline takıldı. Gülümsüyordu gözlerime bakarak. O en sevdiğim çarpık gülümsemesiyle.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:41 pm

37.BÖLÜM: MASALIN TEKRAR BAŞLAMASININ ŞEREFİNE!
-‘’Alice nerede gördün? Söyle Alice!’’ heyecandan ne yapacağımı bilemiyordum.
-‘’Bir saniye anlatacağım.’’dedi kendini toplamak için izin ister gibi.
-‘’Alice!’’dedi heyecanla Esme. Artık herkesin taş kesilmiş yüzünde bir umut vardı.
-‘’Tam olarak göremedim aslında. Çok kısa bir süreyle görebildim. Yanında biri var. Sanırım hatta eminim onun yüzünden göremedim.’’ Kaşlarını çattı.
-‘’Kurt adamlardan biri mi?’’ aslında onlar şekil değiştiricilerdi ama bu bende ağız alışkanlığıydı.
-‘’Evet evet.’’dedi heyecanla.
-‘’Peki ya ne gördün? Yerini söyle onu gidip alıyım hemen.’’dedi Emmet. Emmet de en az benim kadar heyecanlanmıştı.
-‘’İşte orası biraz karışık.’’dedi dudaklarını büzerek.
-‘’Nasıl yani?’’sesim titredi.
-‘’Ormandalar. Ama Edward tam bana bir şey göstermek istiyordu ki gelecek yeniden kayboldu.’’dedi üzgün bir şekilde.
-‘’Ama o yaşıyor değil mi?’’ dedim.
-‘’Evet o yaşıyor. Bundan eminim.’’dedi gülümseyerek. Herkes 4 gündür ilk defa gülümsüyordu. Herkes heyecanla birbirine sarıldı. Sıra Emmetle bana gelince ikimizde durduk.
-‘’Emmet.’’dedim üzgün bir şekilde.
-‘’Efendim?’’fısıldadı.
-‘’Özür dilerim. Senin bana yaptıklarına rağmen seni incittiğim için. Sevgini hak etmiyorum. Ama ben seni çok seviyorum.’’dedim.
-‘’Bella o benim kardeşim. 4 gündür kendimden ne kadar nefret ettiğimi bilemezsin.’’dedi sertçe. Haklıydı.
-‘’Haklısın ben sana karşı çok kaba davrandım. Hatta bir tek sana değil. Herkese karşı. Ben sizi hak etmiyorum bunu da biliyorum. Ama seni ve diğerlerini kaybetmekten çok korkuyorum. Siz benim ailemsiniz. Senden ve herkesten özür dilerim.’’dedim. ‘’Ama yine de affetmek istemezsen, benimle bir daha konuşmak istemezsen seni anlarım.’’fısıldadım.
-‘’Bitti mi?’’ dedi alaylı bir tavırla. Gözlerine baktım. Yine o tanıdığım Emmet gibi bana sıcacık bakıyordu. Biricik kardeşim Emmet gibi. Kollarını açtı.
-‘’Gel hadi.’’dedi gülümseyerek.
   Yanına gittim ve ona sıkıca sarıldım. O kadar içten bir sarılmaydı ki bu. Abi- kardeş sarılması gibi.
-‘’Bizi hiçbir zaman kaybetmeyeceksin. Sen benim biricik kardeşimsin.’’dedi sıcacık bir tonla.
    Esme yanımıza gelip ikimize de sarıldı.
-‘’Biz bir aileyiz. Her zaman birbirimizin yanında olacağız.’’dedi anaç bir tavırla.
   Esme çok mutluydu. Oğlu hala yaşıyordu. Renesmee için aynı şey olsa… Onu anlayabiliyordum.
    Jasper gelince ondanda özür dilemeliydim.
-‘’Jasper seni çoktan affetti bile.’’dedi Alice göz kırparak. Sonra gözlerini kapattı ve bir çığlık daha attı.
-‘’Kuzeye gidiyorlar. Carlisle’yi ve Jasper’ı aramalıyım.’’dedi Alice.
-‘’Carlisle! Onu gördüm. Edward yaşıyor. Yanında şekil değiştiricilerden biri veya birkaçı daha var. Geleceği o yüzden göremiyor muşum.’’dedi Alice.
 Carlisle’nin sesini duyabiliyordum.
-‘’Alice bu harika.’’dedi Carlisle. Onun sesine bile yansıdı bu.
-‘’Onlar Erik’i takip ediyor!’’dedi soğukkanlılıkla.
-‘’Ne!’’ Emmet ve ben bunu aynı anda söylemiştik. Birbirimize baktık bu anlamsız şeyi sorar gözlerle.
-‘’Helal kardeşime. İşin peşini bırakmamış hala.’’dedi gururla Emmet.
-‘’Carlisle ormandan çıkıyorlar. Kuzeye doğru gidiyorlar. Onları bulun. Ormandan çıkmadan yetişin.’’dedi endişeyle Alice.
-‘’Tamam Alice. Tekrar bir şey görürsen haber ver kızım.’’dedi Carlisle.
  Alice telefonu kapattı. Odadan Renesmee’nin sesi geldi. Rosalie ayaklandı.
-‘’Sen otur Rosalie. Ben ilgilenirim.’’dedim gülümseyerek.
-‘’Pekala.’’dedi o da bana gülümseyerek.
   Yukarı koştum. Odanın kapısını yavaşça araladım. 4 gündür Renesmee’yi görmemiştim hiç. Boyu biraz daha uzamıştı birkaç cm kadar. Saçları da uzamıştı. Bukleleri omuzlarına düşüyordu. Yanakları kırmızıydı. Beni görünce şaşkınlıkla bana baktı. Sevinmişti, gülümsedi. Ellerini çırptı. Beni yanına çağırdı elleriyle işaret yaparak. Yanına gittim ve onu kucağıma aldım. Elini yüzüme koydu. Aklında kalan en belirgin hatıraları gösterdi hesap sorar gibi. Bundan tam 4 gün öncesinden başladı. Benim bir hışımla evden çıkışımı, ardımdan ‘’anne!’’ diye bağırıp da ona cevap vermeyişimi, Edward’ın beni takip edişini gösterdi uzun uzun. Sonraki görüntü ise Edward’ın onu öpüşüydü. Şimdi bana hesap sorar gibi baktı.
-‘’Babam nerede?’’evet hesap soruyordu.
-‘’Birkaç gün içinde gelecek.’’dedim gülümseyerek.
-‘’Rose halamda öyle söylemişti.’’dedi öfkeyle.
-‘’Evet doğru söylemiş.’’dedim.
-‘’Ama gelmedi!’’dedi dudaklarını büzerek ve devam etti.’’Ve sende artık yanıma gelmiyorsun.’’
-‘’Özür dilerim Renesmee-‘’herkesi incitmiştim. ‘’Beni affedebilir misin?’’ diye sordum.
-‘’Evet, ama babama hala kızgınım.’’ Dedi sertçe.
-‘’Renesmee babana kızma. İnan bana bende 4 gündür onunla konuşmadım hiç. Ama bu bizi unuttuğunun, sevmediğinin bir göstergesi değil.’’diye yatıştırmaya çalıştım onu. Sonra alnını öptüm.
-‘’Ama-‘’devam edemedi. Renesmee de en az benim kadar özlemişti Edward’ı.
-‘’Eminim ki Edward gelince bu davranışını telafi edecektir.’’dedim ona güven vererek.
   Ona sıkıca sarıldım. Kollarını boynuma doladı ve kulağıma fısıldadı ‘’Onu özledim.’’ Dedi acıyla. Bu doğruydu hepimiz onu çok özlemiştik.
-‘’Ben de Renesmee.’’ Dedim fısıldayarak.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:42 pm

38. BÖLÜM: YASAK ELMANIN İKİ YASAK YARIMI
Salondan Esme’nin sesi geliyordu.
-‘’Edward, oğlum!’’ sesi çaresizdi. Hemen salona koştum. Edward gelmiş miydi ki? Etrafa bakındım ama yoktu.
-‘’Nerdesin oğlum? Senin için endişelendik. Bella-‘’ beni görünce sustu. Telefonda konuşuyorlardı. ‘’Bella’yı veriyorum.’’ Diyip telefonu bana uzattı.
-‘’Edward.’’diye fısıldadım.
-‘’Bella, aşkım.’’sesi o kadar içtendi ki… Yine aynıydı… Kadife sesi yine melodi gibi insanın kulağını mest ediyordu.
-‘’Edward nerdesin?’’sesim çatladı.
-‘’Bella, üzgünüm. Haber veremedim. Lanet olası telefon yüzünden. Özür dilerim aşkım.’’ Dedi acıyla.
-‘’Beni ne hale soktuğunu bilemezsin.’’dedim azarlar gibi. ‘’Sen iyi misin?’’
-‘’Bella evden çok uzağız. Hala onu takip ediyoruz.’’dedi.
-‘’Yanında kim var?’’
-‘’Seth.’’dedi kaygısızca. Daha fazla soru sormak istemedim. Nasıl olsa gelince her şeyi öğrenecektim.
-‘’Seni özledim sevgilim.’’dedim içtenlikle.
-‘’Bende seni çok özledim aşkım.’’dedi kadife sesiyle. ‘’Bella’’diye fısıldadı ismimi ninni söyler gibi.
-‘’Evet?’’
-‘’Yakında yanında olacağım. Kendine ve kızımıza iyi bak. Seni seviyorum.’’dedi.
    Renesmee’nin artık dayanacak gücü kalmamıştı. Elini sabırsızca bana doğru uzattı. ’’Bende’’ dedi öfkeyle.
-‘’Seni bekliyor olacağım. Sende kendine dikkat et Edward, lütfen.’’ Renesmee’ye baktım. ‘’Renesmee seni istiyor.’’
-‘’Seni seviyorum.’’dite tekrarladı.
-‘’Alacakaranlık ışığında kendi hayatımdan çok.’’ Diye mırıldanıp telefonu Renesmee’ye uzattım.
Renesmee Edward’la konuşurken yerinde duramadı. Bunun onun için ne anlam ifade ettiğini çok iyi biliyordum.
-‘’Anne!’’dedi heyecanla. ‘’Babam 2 kere uyuyup kalkınca gelecekmiş.’’
Gözlerindeki ışık görülmeye değerdi Renesmee’nin.
-‘’Uyumak istiyorum.’’dedi gülümseyerek.
-‘’Renesmee öğlen uykuları buna dahil değil.’’ hevesini kursağında bırakmıştım.
   Yüzünü buruşturdu. Benimse içimde midemde kelebekler uçuşuyor gibiydi. Heyecanlıydım. Edward yakında burada olacaktı. Ama evimiz! Artık kalacak bir evimiz yoktu. Ama bu şuan için sorun edilemeyecek kadar küçük bir meseleydi.
   Yukarıya çıktım. Aşağıdan sesler geliyordu.
-‘’Bella’yı gördünüz mü?’’dedi heyecanla Emmet.
-‘’Onların ki mükemmel bir aşk.’’Esme’nin sesi büyülenmiş gibi çıkıyordu.
-‘’Onlar birbirlerini tamamlıyorlar.’’dedi Rosalie.
-‘’Tıpkı bizim gibi.’’dedi gururla Emmet.
Güldüm.
-‘’Evet, tıpkı sizin gibi. Ama onlarınki biraz daha farklı. Şimdiye kadar böyle bir şey görmedim.’’dedi hayranlıkla Esme.
     Evet, bizim aşkımız farklıydı. Özel ve eşsiz… Eşsiz ve büyüleyici… Birimiz yoksak diğerimiz bir anlam ifade etmiyordu. Bir elmanın 2 yarısı gibiydik. Yasak bir meyvenin parçalarıydık sanki… Biz Havva’nın cennetten yediği için kovulduğu yasak meyveydik. Biz yasak elmaydık.
    Herkes gülüyordu mutluydu. Sanki her şey unutulmuş gibiydi, ama oyun daha yeni başlıyordu. Odaya girdim. Çekmecede bulduğum fotoğraf albümüne baktım. İlk sayfada Edward’ın beni öperken çekildiğimiz fotoğraf vardı. Altında da kendi hayatımdan Daha Çok yazısı… Gülümsedim.
   İkinci sayfayı çevirdim. Edward’ın Renesmee’ye piyano öğretirken benim çektiğim bir fotoğraf vardı. İkisi de gülümsüyordu. Zorlu piyano dersi… Renesmee artık sıkılmıştı. Sürekli yanlış nota basıyordu. Edward büyük bir sabırla ona öğretmenlik yapıyordu. Ben bile bir ara çok sıkılmış, odaya çekilmiştim.
    Sayfaları tek tek çevirdim. Gözüme bir fotoğraf takıldı. Bütün ailenin birlikte çekildiği bir fotoğraftı. Hatta Charlie ve Renee bile vardı. Herkes gülümsüyordu. Onları özlemiştim. Charlie’yi en kısa zamanda ziyarete gitmeliydim.
     Sonra Alice’nin kapıda başını uzatmış beni izlediğini gördüm. Gülümsüyordu.
-‘’Girebilir miyim?’’diye seslendi.
-‘’Tabi ki. Gelsene.’’dedim. Sesim birkaç gündür hiç çıkmadığı kadar iyi çıkmıştı.
-‘’Mutlusun.’’dedi gülümseyerek. O benim biricik kardeşim ve dostumdu.
-‘’Ya sen?’’ cevabını biliyordum.
-‘’Sence?’’ koca bir kahkaha attı. Sonra ciddileşti.’’Senin için çok endişelendim.’’
-‘’Biliyorum.’’dedim.
-‘’O kararı aldığında seni nasıl durdurabileceğimi düşündüm. Edward’ı düşündüm. Kafayı yiyecektim.’’ Kafasını iki yana salladı.
    Cevap vermedim bir süre. Sadece on izledim.
-‘’sizi çok üzdüm.’’dedim bir süre sonra.
-‘’Evet, bu doğru ama kendini mahvettin.’’dedi kızarak.
-‘’Alice seni çok seviyorum.’’diyerek sarıldım ona. O da bana sarıldı.
-‘’Bella bak bunu sadece sana söylüyorum. Kimseyi ümitlendirmek istemiyorum; ama sanırım Edward 3 gün içinde dönecek. ‘’dedi heyecanla.
-‘’Gerçekten mi?’’Aslında bunu Renesmee de söylememiş miydi?
    -‘’Hemen sevinme. Net bir şey göremedim; ama gördüğüm kadarıyla 3 gün içinde burada olacak.’’
   Bir kez daha sarıldım Alice’e. Birden benden uzaklaştı. Buna anlam veremedim. Sonra gözlerini kapatıp başını dizlerinin arasına aldı. Kısa bir süre sonra gözlerini açıp koca bir çığlık attı. ‘’Buldular!’’
-‘’Ne? Ne oldu? Kimi buldular?’’dedim şaşkınlıkla.
-‘’Carlisle ve Jasper Edward’ı buldular.’’dedi küçük bir kız gibi.
-‘’Buldular mı?’’
    Her şey bitiyordu artık. Masal tam bitecekken kahramanlar yeniden dirildi. Karanlıklar ülkesi yok olacakken güneş yeniden beliriverdi. Toprağa serpiştirilen tohumlar filizlendi ve hayat buldu. Havva yasak meyveyi yedikten sonra cennetten kovuldu ama Ademle 1000 yıl süren mutlu bir ömrü paylaştı.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:42 pm

40.BÖLÜM: BELLA!
  Edward bu akşam geliyordu. Alice’in söylediğine göre Erik ve vampir arkadaşı ölmüştü. Alice’in anlattıklarına göre Erik vampir arkadaşının yanına gitmiş bize karşı onu kışkırtmıştı. Neyse ki bizimler tam vaktinde gidip onları… Aslında bu konu hakkında o kadar soru işareti vardı ki kafamda… Edward’ın yanında Seth’in ne işi vardı mesela. Edward gelince bütün sorularım yanıt bulacaktı. Bu akşam benim için özeldi. Geldiğinde beni böyle görmesini istemiyordum.
    Aynanın karşısına geçtim.  Gözlerimin altı morarmıştı ve ben 1 haftadır avlanmamıştım bir kere olsun. Artık boğazımda yanıyordu üstelik. Üstümdeki kıyafetler 3 gündür üzerimdeydi. Saçlarım ise darmadağın bir vaziyetteydi. Saçlarımı fırçaladıktan sonra aşağıya indim. Herkes akşam için hazırlık yapıyordu.
-‘’Esme!’’diye seslendim.
-‘’Ah evet Bella?’’dedi sevecen bir tavırla.
-‘’Avlanmaya gitmem gerekiyor. Fazla geç kalmam.’’dedim gülümseyerek. Bir yandan da akşam için ne giyeceğimi düşünüyordum.
-‘’Çünkü akşam için hazırlanmalısın.’’dedi Alice birden.
-‘’Evet.’’dedim göz kırparak.
-‘’Bende geliyorum.’’diye bağırdı Emmet.
-‘’Emmet bu işler bitmeden bir yere gidemezsin.’’dedi Rosalie arkasından.
-‘’Rose avlanmalıyım.’’dedi sempatik bir tavırla.
    Anlaşılan Emmet işlerden kurtulmak istiyordu.
-‘’Tamam, git.’’dedi öfkeyle Rosalie.
-‘’Kızma bebeğim.’’diye sakinleştirmeye çalıştı Emmet onu.
-‘’Gidiyor muyuz?’’tek kaşımı kaldırdım.
-‘’Tabi ki.’’ Sonra Rosalie’ye baktı ve ‘’Kaç Bella kaç!’’ diye kolumu tutup beni dışarıya sürükledi.
Arkamızdan bir şeyler fırlatılıyordu. En son yanımızdan Esme’nin antika vazosu geçti.
-‘’Rosalie.’’dedi en sonunda Esme.
   Bizde koşmaya devam ederek oradan uzaklaştık. Emmet kahkaha atıyordu koşarken. Bir ara ikimizde durup gülmeye başladık. Sesimiz ormanda yankılanıyordu.
-‘’İyi kurtulduk.’’dedi Emmet koluma vurarak.
-‘’Ben olsam bugün Rosalie’nin gözüne gözükmem Emmet.’’dedim gülerken.
    Sonra birden Emmet gülmeyi kesti.
-‘’Seni gülerken görmek çok güzel Bella.’’dedi bir abi edasıyla.
-‘’Teşekkür ederim Emmet.’’diye yanıt verdim.
-‘’Çok heyecanlısın değil mi? Bugün dağ aslanı eve geri dönüyor. Ev başımıza yıkılmazsa iyi.’’ Dedi kahkahalarının arasından.
  Bu sefer sinirlenmiştim ve koluna sertçe bir yumruk attım.
-‘’Hey bu hiç iyi olmadı.’’diyerek beni kovalamaya başladı. İkimizde küçük bir çocuk gibi şımarıyorduk.
   Sonra durup ‘’Renesmee’yi bugün evden uzak tutsak iyi olur.’’diye bağırdı. Bu sefer kovalama sırası bendeydi ve ben onu yakalamıştım bile.
-‘’Hadi artık avlanalım.’’dedim sızlanarak.
   Emmet’i avlanırken izlemek çok eğlenceliydi. Onu ilk defa avlanırken görüyordum. Edward’ın dediği gibi avlanırken tam bir ayıya benziyordu. Resmen avıyla boğuşuyordu. İkisi de birbirine inanılmaz bir biçimde saldırıyordu.
Emmet bundan zevk alıyordu; ama sinirlendiğinde artık avının işini bitiriyordu. Bundan sonra moralim bozuk olduğunda Emmet’i avlanırken izleyeceğim diye aklımın bir kenarına not ettim.
-‘’Koca ayıcık.’’diye dalda geçtim Emmetle.
  Bana baktı ve burnunu kırıştırdı.
-‘’Kurt adamlar.’’diye söylendi. Sonra bende burnumu kırıştırdım.
Kurt adamlar burada olmalıydılar. Ağaçların arasından 2 kurt çıktı. İkisini de tanıyordum. Bunlar Jacob ve Leah diler.
    Jacob bize doğru yaklaştı.  Sonra insan formuna dönüştü.
-‘’Merhaba Bella.’’Emmet’i görmezden gelerek.
-‘’Merhaba Jake.’’dedim sevecen bir tavırla.
-‘’Bakıyorum mutlusun.’’dedi imalı bir sesle.
-‘’Evet.’’diye yanıt verdim.
    Leah arkadan homurdandı. Rahatsız olmuş gibiydi. Jacob arkasına dönüp Leah’e bir bakış attı. Leah sustu.
-‘’Şey…’’ söze nasıl başlayacağının bilemiyormuş gibiydi.
-‘’Seth’den bir haber var mı? Yani Leah onun için endişeleniyor da.’’ Dedi utanarak Jacob.
-‘’Ah tabi ki. Onu anlayabiliyorum.’’ Leah’e bakarak ‘’Seth’de bu akşam Edward2la beraber dönecek.’’ Dedim.
    Leah kafasını sallayarak tekrara ormana karıştı.
-‘’O zaman akşam görüşürüz.’’dedi Jacob.
-‘’Görüşürüz Emmet.’’ Dedi. Emmet cevap vermedi. Sıkılmışa benziyordu. Jacob tekrar kurda dönüşüp ormana karıştı.
-‘’Yarışa var mısın?’’demeye kalmadı o çoktan koşmaya başlamıştı bile…
-‘’Ohoo çok geride kaldın Bella.’’diye söylendi koşarken.
     Güldüm ve bende koşmaya başladım. Kısa bir süre sonra ona yetiştim ve onu ittim. Böylelikle kazanan ben oldum.
-‘’Siz ailece hilecisin.’’dedi öfkeyle eve geldiğinde.
-‘’Edward olsaydı böyle konuşmazdın.’’dedim. koca bir kahkaha attı.
-‘’Sen öyle san.’’ İkimizde yaramaz çocuklar gibiydik…
-‘’Ben yukarıya çıkıyorum. Hazırlanmam gerek.’’dedim gülümseyerek.
   Yukarıya çıktım. Banyoya gidip sıcak bir ılık bir duş aldım. Sonra üzerime dolaptan seçtiğim beyaz bir elbiseyi giydim. Saçlarımı fırçalayıp, omuzlarıma serbest bıraktım. Hafif bir makyaj yaptım.  Artık hazırdım. Aşağıya indim herkes bana bakıyordu.
-‘’Söz konusu Edward olunca moda anlayışın ne kadar da gelişiyor.’’dedi Alice azarlarcasına.
-‘’Büyüleyici.’’dedi Esme.
-‘’Edward sana bu gece bir kez daha âşık olacak.’’dedi Alice.
-‘’Gece evde deprem var desenize. Esme bak şimdiden söylüyorum evi başımıza yıkmaya kalkışırlarsa ikisini de evden atarım.’’dedi kahkaha atarak.
   Ona aldırmadım. Artık alışmıştım.
-‘’Çok güzel olmuşsun.’’dedi Rosalie.
-‘’Teşekkür ederim Rose.’’dedim içtenlikle.
-‘’Son 10 dk’’ dedi Alice.
     Herkesin heyecanı yüzünden okunuyordu. Kalbim iyi ki atmıyor diye geçirdim içimden. Yoksa şimdiye kadar kesinlikle durmuştu.
-‘’Son 3 dk.’’dedi heyecanla Alice.
    Dışarıya çıktık. İçimden saniyeleri sayıyordum. Tam 2 dk 3 sn 21 ss sonra Carlisle’nin Mercedes’i göründü. Araba evin önüne park edildi. Arabadan önce Carlisle ve Jasper indi. Arkalarından Seth indi. Ama Edward inmedi. Arabanın içine bakamıyordum. Korkuyordum onu orada görememekten. Sonra gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
-‘’Bella!’’ dedi kadife ses.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:43 pm

41. BÖLÜM
YASAK ELMA
‘’Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün!’’diyor Tanrı Adem’e. Yasak meyve oluyor o günden sonra elmanın ismi. Havva yılana uyup, elmayı yediği gün hem kendisi hem de Adem kovuluyorlar cennetten. Elmanın tadı bir kere gitmiştir Havva’nın boğazına. Boğazından ilerleyip midesine yerleşmiştir bile…
Oysa ne güzel başlamıştı her şey… Meyvenin tohumunu melekler Tanrı’dan istemişlerdi. Tanrı da onlara en güzel tohumu verdi. Melekler tohumu alıp cennetin en güzel yerine diktiler. Tohum çimlensin diye bir an önce her melek şarkı söyledi ona tek tek. Tohum bir zamandan sonra çimlendi. Melekler bu günün şerefine bir araya geldiler. O gün filizin yanında şarkılar söyleyip, dans ettiler. Her melek filize yazdığı şiiri okudu. Her gün bir melek filizin yanına gelip onu gül kokusuyla suladılar. Ona güzel sözler söyleyip, onunla konuştular. Tanrılarının selamını getirdiler filize. Yapraklarını okşadılar ince ince. Onu hiç yalnız bırakmadılar. Filiz ne zaman boynunu bükse melekler gökyüzünde ağladılar. Her gün tanrılarının yanına gidip ondan yardım istediler. Tanrı meleklerine yardım etti. Bazı melekler kanatlarıyla okşadılar filizi. Dudaklarını yapraklarına bastırıp ömür verdiler filize.
Ve filiz yetişip büyüdü. Kocaman bir ağaç oldu. Melekler tekrara bir araya gelip ağaca en güzel sözleri söylediler. Onu okşadılar her biri kanatlarıyla. Ağacın da en az onlar kadar iyi olması için her biri kendine ait bir özellik verdi bu ağaca. Her gün ağacının yanına gelip onu gül kokusuyla donattılar.
Ağaç onların bu iyiliklerine, merhametlerine karşılık kıpkırmızı bir elma verdi onlara. ‘’Yasak elma’’
Ve bir insan ve bir vampir. İki yasak. Birleşip tek beden olurlar ve ‘’Yasak meyve’’ adını alırlar. Birbirleri için yasak olan iki yarım. Bütün günahlara rağmen tek bir beden olmak için savaşırlar. Kan kırmızısı bir elma. Tek özelliği ise ‘’yasaklığı’’. İki ‘’yasak’’ parçadan oluşmuş olması.
BELLA
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:44 pm

42. BÖLÜM: BİR VAMPİRİ BİLE SARHOŞ EDİYORSUN!
   Gözlerimi açtım; ama karşılaştığım manzara ben şaşkına çevirdi. Edward… Perişandı… Saçları birbirine karışmıştı. Susuzdu. Gözlerinin altı mor halkaların istilası uğramış gibiydi. Eminim ki şimdi susuzluktan boğazı yanıyordu. Üstü başı paramparça olmuş bir haldeydi. Sonra gözlerine baktım. Gözlerinin içindeki Edward’ıma… Yine aynı bakıyordu… Yine sıcacıktı gözlerinin içi… Gülümsedi… Yine o en sevdiğim gülümsemesiyle…
   İkimizde birbirimize sarıldık. Onu hiç bırakmak istemiyordum. Onu ne kadar çok özlediğimi şimdi daha iyi anlıyordum. Dudaklarımı boynuna bastırdım. Parmaklarımla saçlarının okşadım. O da bir elini yüzüme koyup yanağımı okşadı. Sanki ikimizde birbirimizi ilk defa görüyor gibiydik. İlk tanışma gibiydi… Dudaklarını alnıma bastırdı… Derin bir iç çekti. Sonra başını saçlarımın arasına gömdü.
-‘’Kokunu özledim.’’dedi inleyerek.
-‘’Bir tek kokumu mu?’’dedim kaşlarımı çatarak.
    O anda dudaklarını dudaklarıma büyük bir açlıkla bastırdı.
-‘’Seni çok özledim.’’dedi geri çekildiğinde.
   Gözlerini okşadım. Parmaklarımı yüzünde, gözlerinde, yanaklarında, dudaklarında gezdirdim.
-‘’Çok kötü görünüyorsun.’’diye mırıldandım.
-‘’Şuan hiç olmadığım kadar iyiyim.’’dedi dudaklarını boynumda gezdirirken.
   Seth boğazını temizledi. O an set’i unutmuştum. Daha doğrusu herkesi.
-‘’Ben artık gitsem iyi olur. Leah benim için çok endişelenmiştir.’’dedi.
-‘’Teşekkür ederim Seth. Edward’la beraber olduğun için.’’dedim gülümseyerek.
-‘’Ben hiç bir şey yapmadım Bella. Edward’dan öğrendiğim çok güzel şeyler oldu aksine.’’ Edward’la Seth diğer herkese göre çok iyi anlaşıyorlardı. İki düşman gibi değil de iki dost gibi.
-‘’Seth çok alçakgönüllü bir dost.’’dedi Seth’e gülümseyerek.
-‘’Aynı şeyler senin için de geçerli Edward. Neyse sonra tekrar görüşürüz.’’diyip yanımızdan ayrıldı.
Edward arkasından ‘’Tabi ki’’ diye seslendi.
  Kolunu belime doladı ve ‘’Hadi artık içeri girelim.’’dedi.
   İçeriye girdiğimizde Edward sırayla herkesle kucaklaştı. Esme Edward’a en çok kızan kişi oldu. Onu anlayabiliyordum. Bir annenin evladını kaybetme duygusunu…
-‘’Yukarıya çık ve bir duş al.’’dedi Esme azarlayarak.
-‘’Bende öyle düşünüyorum.’’dedi Edward yanıma gelip elimi tuttu ve ’’hadi yukarıya’’ dedi gülümseyerek.
    Kolunu belime sarıp beni kendine doğru çekti. Kokusunu içime çektim çaktırmadan. Hala onsuz geçen 1 hafta boyunca nasıl yaşadığımı merak ettim. Odaya girdik. Neyse ki Emmet odanın kapısını yaptırmıştı.
  Saçlarımı öptü.
-‘’Mmm…’’ diye mırıldandı. ‘’Bella’m’’diye iç çekti.
    Bense hiçbir tepki vermedim. Sanki içimde bir şey öylece durmamı istiyordu veya da aklım bana hala oyun oynuyordu. Edward’ın hayaliyle.
   Edward rahatsız olmuş gibi kaşlarını çattı ve geri çekilip elleriyle yüzümü tuttu. Tek kaşını kaldırdı. Benden bir açıklama bekliyor gibiydi. Şaşırtıcı!
-‘’Bana niye haber vermedin?’’dedim yargılayarak.’’Bana bir açıklama borçlu değil misin?’’
  Kaşlarımı çattım.
Uzanıp alnımdaki çizgiyi öptü.
-‘’Özür dilerim. Ama inan bana her şey planlarımın çok dışında gelişti ve seni üzmek, seni o hale sokmak da işin cabası.  Her şeyi anlatacağım, ama ben affetmek istemezsen veya da-‘’ parmağımı dudağına bastırarak susturdum.
-‘’Yeter, sus. O lafı duymak istemiyorum.’’dedim çaresizce.
   Bana sarılıp başımı göğsüne bastırdı. Sonra aniden diz çöktü. Belki benimle dalga geçiyordur diye gözlerine baktım, ama hiç şaka yapıyor gibi bir hali yoktu. Bir süre hiç bir şey söylemeden sustu.
-‘’Isabella Cullen.’’diye mırıldandı ismimi. Sonra sesini biraz daha yükselterek ‘’Senden özür dilerim. Seni üzdüm. Ama sana şunu söylemeliyim ki sensiz geçen şu bir hafta benim için cehennemden çok daha kötüydü. Bella! Aşkım, seni seviyorum.’’ Dedi. Bunları söylerken o kadar ciddiydi ki…
   Dizlerimin üstüne çöküp kollarımı boynuna doladım.
-‘’Seni seviyorum.’’ Gülümsedim ‘’Hadi kalk artık bir duş al.’’
  Dudaklarıma bir öpücük kondurup beni yatağın üzerine bıraktı.
-‘’Bu arada artık bir evimiz yok.’’ Dedim dudaklarımı büzerek.
-‘’Bu sorun değil.’’ Hınzırca gülümsedi.
     Sonra gömleğini üzerinden çıkarıp banyoya doğru yürüdü. Odanın içinde bir banyo vardı. Kapısını açmadan arkasını döndü.
-‘’burada kalman için seni yatağa bağlamam gerekir mi?’’ dedi dişlerini göstererek.
-‘’Sanırım hayır.’’ Korkmuş gibi yaptım.  Bir kez daha dişlerini gösterdi.
-‘’Hayır.’’başımı iki yana salladım.
-‘’Güzel… Gözümün önünde olmanı istiyorum.’’ Dedi gülümseyerek.
-‘’İstemeniz yeterli küçükbey.’’ Bende gülümsedim.
     Sanki her şey eskisi gibi olmuştu. O banyoya girdi. Bende yerdeki gömleği bir çöp kutusuna atıp geldim. Banyodan su sesleri geliyordu. Bir süre su seslerini dinleyerek geçirdim vaktimi. Sonra aynanın karşısına geçip görüntüme baktım. Aslında görüntüye çok önem veren biri olmamama rağmen Edward sayesinde bütün kurallarımı yıkıyordum.
     Sonra su sesleri kesildi. Edward banyodan çıkacaktı biraz sonra. Bir an ne yapacağımı bilemeden öylece durdum. Kapı açıldı. Aynadan her şey görünüyordu. Arkama dönmeye cesaretim yoktu. Bu çocukça bir davranış olmasına rağmen yine de…
       Sonra kapıdan yavaşça Edward çıktı. Saçları ıslaktı. Üzerinde sadece siyah bir pantolon vardı. Saçları ıslaktı. Saçlarındaki su tanecikleri omuzlarına düşüyordu. Ürperdim. Birden ona dokunma isteğim alevlendi. Bana göz kırptı bir an. Arkama dönüp yanına gittim.
      Parmaklarımı saçlarında gezdirdim. Her dokunuşumda saçlarındaki damlacıklar omuzlarını ıslatıyordu. Boşta olan elimle su taneciklerinin ıslattıkları yerleri sildim. Gözlerindeki mor halkalar hala yerinde duruyorlardı.
-‘’Büyülüyorsun beni.’’dedi kadife sesiyle.
-‘’Sen artık beni büyülemeyi de geçtin.’’dedim azarlarcasına.
-‘’Ya.’’ gözleri heyecanla açıldı. Üst dudağı kıvrıldı.
-‘’Sen beni sarhoş ediyorsun.’’kaşlarımı çattım ‘’bir vampiri.’’
-‘’Bu arada artık avlansak nasıl olur?’’ gözlerinin altını okşadım. ‘’Ben yokken kendine hiç iyi bakamamışsın.’’
-‘’Sen yokken yaşayan bir ölüden farksızım.’’
-‘’Pekâlâ. Artık yaşayan bir ölü değilsin. Bu yüzden avlanmalısın.’’ Dedim çıplak karnına dokunarak.
-‘’Haklısın.’’dedi karnındaki elimi tutarak.
-‘’Ben her zaman hak-‘’demeye kalmadı Edward rüzgar hızıyla dolabın yanına gidip dolabı açtı.
-‘’Haklısın.’’dedi tekrar.
   Bende yanına gittim. Beyaz bir gömlek ilişti gözüme.
-‘’İşte bunu giyebilirsin.’’dedim gömleği uzatarak. Aslında ne giydiği benim için o kadar da önemli değildi. O ne giyse yakışıyordu. Ama melekler beyaz giyerdi.
-‘’Hem senin elbisenle de uyumlu.’2dedi göz kırparak. Bu doğruydu.
   Gömleği giymesine yardım ettim. Düğmelerini beraber ilikledik. Önünden iki düğmeyi açık bıraktı. Ne yapıyordu böyle? Beni bu kadar baştan çıkardığı yetmiyor muydu?
   Sonra beni kucağına aldı ve camdan atladı. Bir süre avlandık. Daha doğrusu Edward avlandı ve bende onu izledim. Zaten ben bugün avlanmıştım. Edward bir süre sonra durdu.
-‘’Bu kadarı yeterli.’’dedi gülümseyerek.
    Gömleğine baktım. Beyaz olmasına rağmen en ufak bir kan lekesi yoktu. Kıskanmıştım. Ama benimde ilerde öyle olacağımı biliyordum. Daha doğru umuyordum.
   Ağacın dalına benim yanıma sıçradı. Yüzümüz birbirine çok yakındı. Her an bilinçsizce düşebilirdim ağaçtan… Nefesini yüzümde hissediyordum. Edward birden benden uzaklaştı. Ormanın derinliklerine ağaçların arasına baktı.
-‘’Özür dilerim. Sizi rahatsız etmek istemezdim; ama-‘’
-‘’Buraya gelin.’’ Dedi Edward gülümseyerek.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:45 pm

43.BÖLÜM: AH OLAMAZ! HER ŞEY KÖTÜ GİTMEK ZORUNDA MI?
-‘’Ah! Seni tamamen unutmuşum ben Renesmee.’’dedim özür dileyerek.
 Gelen Renesmee ve Rosalie’ydi. Edward ağaçtan atladı. Renesmee aniden Edward’ın kucağına atladı. Küçük kollarını Edward’ın boynuna doladı.
-‘’Prensesim galiba bana kızmış?’’dedi Renesmee’ye öperken.
-‘’Kim dediyse yalan söylemiş.’’ Ukalaca ‘’Unutma. Düşüncelere de yalan söylenebilir.’’ Dedi Renesmee. Edward kahkaha attı.
-‘’Hadi artık eve gidelim aşkım.’’dedi bana bakarak. Yere indim ve bende yanlarına gittim.
    Eve vardığımızda kapıda bizi Esme karşıladı. İçeriye girdik. Hepsi bizi bekliyor gibiydi.
-‘’İşin çok zor.’’diye mırıldandı Edward Rosalie’ye.
-‘’Renesmee artık uyku vakti.’’dedi Rosalie.
-‘’Hayır.’’diye bağırdı Renesmee ve kollarını şimdi daha sıkı sardı Edward’ın boynuna.
-‘’Belki benimle birlikte uyumak istiyordur.’’dedi Edward. Renesmee bir an için tereddüt etti.
-‘’Sen u-‘’
-‘’Bu sefer bende uyumayı-‘’
-‘’Lütfen.’’dedi Renesmee yalvarır gibi. Edward onun bu sözünden sonra bir an duraksadı. Sonra başını sallayıp Renesmee’yi öptü.
-‘’Biraz sonra uyuyakalacak.’’dedi fısıldayarak Edward.
    Koltuğa oturduk. Edward kolunu belime dolayarak beni kendine doğru çekti. Renesmee ise hala kucağında; Edward’ın saçlarıyla oynuyordu. Edward’ın o mükemmel saçlarıyla… Bir an onu kıskandığımı fark ettim. Şimdi onun yerinde olup Edward’ın saçlarında parmaklarımı gezdirebilmeyi diledim. Renesmee bir an sızdı. Edward güldü ve onu kucağına aldı. Renesmee’yi çok özlemişti ve onu bırakmak istemiyordu, onu anlayabiliyordum. Sürekli Renesmee’yi öpüp gülümsüyordu.
-‘’Bu da ne böyle?’’dedi Renesmee’nin alnından öperken. Birden bakışlarını Emmet’e çevirdi.
-‘’Ne oldu?’’
-‘’Emmet!’’diye hırladı Edward.
-‘’Edward bak açıklayabilirim.’’dedi Emmet.
-‘’Neyi açıklayacaksın? Bella’yı nasıl ağaca fırlattığını mı yoksa-‘’
-‘’Bak çok sinirliydim, ne yaptığımı bilmiyordum.’’ Diye araya girdi Emmet.
      Ne olduğunu anlamıştım. Edward ayağa kalktı. Renesmee’yi bana verdi.
-‘’O konu da ben haksızım Edward.’’ Gözleri öfkeden çıldırmış gibiydi. Ama şimdiye kadar saldırı pozisyonu almamıştı. Kardeşini incitmek istemeyeceğini biliyordum; ama yine de endişeleniyordum.
-‘’Hem Bella’da onu-‘’
-‘’Rosalie sen karışma.’’ Diye sözünü kesti Emmet.
-‘’Emmet saçmalama. Baksana-‘’
-‘’Rosalie, lütfen!’’ dedi dişlerinin arasından Emmet. Emmet’in ilk defa Rosalie’ye karşı geldiğini görüyordum ve bütün bunların sebebi bendim.
-‘’Edward, lütfen sakin ol. Bu konu Emmet ve benim için kapandı.’’dedim kesin bir tavırla. Ama o beni duymazlıktan geldi.
-‘’Şu olanlara bak. Bir hafta yoktum ben. Sadece bir hafta.’’dedi gözlerini kısarak.
-‘’Özür dilerim Edward. Ama bak gerçekten bunu isteyerek yapmış değilim.’’ Emmet acı çekiyordu.
-‘’Edward bu kadar uzatma.’’ Diye araya girdi Jasper.
-‘’Peki ya Jasper birisi – ki bu kardeşin- Alice’e böyle bir şey yapsa?’’
   Jasper birden irkildi. Yüz ifadesi değişti. Sonra kendini toplamaya çalışmak istercesine kafasını salladı.
-‘’Sadece bir düşünce değil mi? Bak düşünce olsada-‘’ sustu.
   Jasper başıyla onayladı. Ama ortamı sakinleştirmeye çalışıyordu yine de. Esme üzüntüyle olanları izliyordu.
-‘’Çocuklar…’’ doğru kelimeleri arıyormuş gibiydi. ‘’lütfen…’’dedi üzüntüyle.
-‘’Edward yeter!’’dedi Emmet.
      İkisi de öfkeliydi birbirlerine karşı. Edward’ın yüzü kasılmıştı. Emmet bir an dayanamayıp dişlerini gösterdi. Manzara beni şok etmişti. İkisi de konuşabilecek kadar sakin görünmüyorlardı. Bir süre sessizlik oldu. Uzun bir sessizlik…
-‘’İkinizde odama!’’ Carlisle ilk defa konuşmuştu.
-‘’Bu işe yaramayacak.’’dedi Carlisle’e bakarak Edward.
-‘’Odama.’’diye tekrar etti.
      Kucağımda duran Renesmee aniden gözlerini açtı. Etrafına bakındı. Sonra şaşkın bakışlarla beni izledi. Üçü de Carlisle’nin odasına gittiler. Carlisle’ın onlarla ne konuştuğunu merak ediyordum. Edward çok sinirliydi. Kendini kontrol etmek de zorlanıyor gibiydi. Ama şimdiye kadar mükemmel bir şekilde kendini kontrol etmeyi başarmıştı.
   Sonra odadan çıktılar.
-‘’Edward!’’diye hırladı Emmet.
-‘’Yeter Emmet!’’ Renesmee irkildi. Anlaşılan Carlisle’nin konuşması da pek işe yaramamıştı.
  -‘’Renesmee’yi hazırla Bella.’’dedi emreder bir sesle. Onunla şuan tartışmak ne kadar sağlıklı olur bilemiyorum. Şuan anlayıştan o kadar uzaktı ki…
-‘’Edward.’’ Esme’yle aynı anda konuşmuştuk.
-‘’Bella.’’dedi dişlerinin arasından ‘’Renesmee’yi hazırla ve yanına birkaç şey al.’’
-‘’Edward, oğlum. Bunu yapmak zorunda değilsin. Emmet de çok üzgün. Bunu sen benden çok daha iyi biliyorsun.’’dedi gözlerine bakarak Esme.
-‘’Artık bir önemi yok, Esme.’’dedi kafasını sallayarak Edward.
-‘’Bella.’’dedi son kez.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:45 pm

43. BÖLÜM: ANLADIM HER ŞEY KÖTÜ GİTMEK ZORUNDA

Başımı sallayarak yukarıya çıktım. Renesmee’nin kıyafetlerini değiştirip, yanımıza küçük bir bavul aldım. Sıradan kıyafetler. Hala bir anlam veremiyordum Edward’ın bu yaklaşımına. Ama şuan onunla konuşmak hiç iyi bir fikir değildi. Renesmee şaşkınlıkla olan bitenleri izliyordu. Şimdiye kadar hiç konuşmamıştı. Kapı tıklatıldı ve içeriye Edward girdi. Biraz daha sakinleşmiş gibi duruyordu. Renesmee’yi kucağıma aldım ve bavulu Edward’a uzattım. Elime uzandı.
-‘’Renesmee’yi bana ver.’’dedi. Sesi biraz daha sakindi.
  İtiraz etmeden Renesmee’yi ona verdim. Ama bu sessizlik artık canımı sıkmaya başlamıştı. Bir an konuşacaktım ki sustum hemen.
   Aşağıya indiğimizde Carlisle, Esme ve Jasper vardı.
-‘’Edward.’’dedi Jasper ‘’Hata yapıyorsun. Bir tek sen değil o da.’’
-‘’Onun ne kadar üzüldüğünü görebiliyoruz. Ve sen yanı sıra bir de düşüncelerini okuyabiliyorsun.’’dedi Carlisle Edward’ın bu tutumunu anlamıyormuş gibi.
   Edward cevap vermedi. Çok üzgün görünüyordu. Eminim o da yaptığı bu şeyden memnun değildi. Onu çok iyi tanıyordum. Bu yaptığı davranış yüzünden kendini suçluyordur.
Evden çıktık. Edward bir otel müdürüyle konuşuyordu bize kalacak yer ayarlamak için. 
   Otele gittik. Otel fazla gösterişliydi. Oradaki bir personel bize doğru yaklaşıp Edward’ın elini sıkmak için elini uzattı. Edward elini uzatıp personelin elini sıktı. Adamın yüzü aniden değiştirdi. Bu çok komikti.
-‘’Hoş geldiniz Bay Cullen.’’dedi kibar bir sesle.
-‘’Teşekkür ederim.’’diye cevap verdi nezaketle.
-‘’Odanız hazır.’’ Yolu göstermek için önden yürüdü.
    Adamı takip ettik. En sonunda odaya ulaşabilmiştik. İnsan hızıyla yürümek bazen sıkıcı bir hal alabiliyordu.
   Ve tabi ki bir sorunum daha vardı. Renesmee. İnsanları dikkatle izliyordu. Renesmee ne kadar zehirli olmasa da insanları ısırabiliyordu. Bu da babasından gelen bir özellik. Kendi kendime gülümsedim. Edward kaşını kaldırdığında omuz silktim. Onu insanlardan uzak tutmalıydım. 
  Odaya girdik. Oda baya genişti. Odanın içinde ayrıca başka bir oda ve banyo- tuvalet vardı. Bu iyiydi. Küçük odaya Renesmee’yi yatırabilirdim. 
   Renesmee gözlerini ovuşturuyordu. Onu kucağıma alıp uyumasını istedim. Kısa bir süre sonra kucağımda sızdı. Onu uyandırmamaya özen göstererek diğer odaya götürdüm. Üstünü örtüp odasının kapısını kapattım.
   Odaya girdiğimde Edward pencerenin önünde durmuş dışarıyı seyrediyordu. Bir şey söylemeli miydim yoksa susmalı mıydım bilemiyordum. Bende yerdeki küçük bavulu –çanta demek daha doğru olur- yatağın üzerine koyup içindekileri dolaba koydum. Edward hala dışarıyı seyrediyordu. Ne düşündüğünü bilmiyordum. Zaten sorsam da söyleyeceğini düşünmüyordum.
-‘’Neden Emmet’e o kadar kaba davrandın?’’ bunları söylememeyi diledim. Her an vereceği tepkiyi kestirmeye çalışıyordum. Ama o hiçbir tepki vermedi hatta arkasını bile dönmedi.
-‘’Edward? Bu sessizlik canımı sıkmaya başladı.’’dedim sızlanırcasına.
   Arkasına döndü. Yüzünde acı vardı. Pişman gibiydi. Ama tam olarak eminde değildim.
-‘’Neden Emmet’e o kadar kaba davrandın? Diyordum.’’
    Bana inanamıyormuş gibi güldü.
-‘’ Lütfen ama Bella.’’ 
-‘’Onu çok kırdın. Hem de hiçbir suçu yokken.’’
-‘’Kimse seni incitemez.’’
-‘’Kimse beni incitmedi. Hem incitilmem imkansız.’’dedim alaylı bir şekilde.
-‘’Bu konuyu tartışmak anlamsız.’’konuyu kapatmak istiyordu.
-‘’Ama tartışacağız.’’dedim üstüne giderek.
-‘’Hayır, sanmıyorum.’’ 
    Ona inanamıyormuş gibi baktım. Hiçbir şey söylemedi. 
-‘’Sana bir açıklama ve bir özür borçluyum.’’ Dedi sonra.
-‘’Haklısın.’’Emmet’den bahsettiğini sanmıştım.
-‘’Başlayalım mı?’’ yanıma gelip kollarını belime sardı.
-‘’Başlayalım.’’diye onayladım.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:46 pm

44.BÖLÜM: KENDİ ELLERİMLE
   Edward baştan itibaren her şeyi anlattı gece boyunca. Seth’le ormanda nasıl karşılaştıklarını, Seth’in onu yalnız bırakmamasını – ki bu konuda Seth’e borçluyum- , Erik’in vampir arkadaşının gelişini, Carlisle’nin onları buluşunu ve avı… Aslında bazı şeyleri atlıyormuş gibi geldi. Edward hiç değişmeyecekti. Her zaman aşırı derecede korumacı olacak. Her zaman bazı şeyler tam olarak anlatmayacak vampir bile olsam. Ama ona kızmıyorum; o her zaman beni düşünüyordu. Bütün bir gece boyunca konuştuk. Bir an olsun gözlerimim onun yüzünden ayırmadım. Onu o kadar özlemiştim ki. Söylediklerine bakılırsa henüz kimsenin aklına kapsamlı bir bakış atamamış. Bunu söylerken yüzünü buruşturdu. Güldüm.
     Artık sabah olmuştu. Ama yataktan hiç kalkmak istemiyordum. Bütün bir gün onunla böyle… Paha biçilemez… Sonra ikimizde kalktık. Üstlerimizi değiştirdik. Kazağımı giyerken Edward saçlarımı tuttu. Arkama döndüğümde yüz yüze geldik. Aramızdaki mesafe yok sayılacak kadar küçüktü. Onu öpebilmek için ayakucumda yükseldim. O da başını eğerek öpücüğüme karşılık verdi. Tam o sırada Edward beni kendinden uzaklaştırdı.
-‘’Anne! Baba!’’ Renesmee’nin sesi geliyordu. Yüzümü buruşturdum. Biraz daha bekleyemez miydi uyanmak için? Edward kolunu belime dolayıp halime güldü.
   Sonra Renesmee odanın kapısında belirdi. Edward Renesmee’nin yanına gidip onu kucağına aldı ve öptü.
-‘’Günaydın.’’dedi gülümseyerek Renesmee. Saçlarını karıştırdı.
-‘’Günaydın Renesmee.’’
-‘’Günaydın.’’bende yanlarına gittim. Aslında biraz kızmıştım Renesmee’ye. Tam vaktinde geldiği için.
-‘’Hadi kahvaltı vakti. Aşağıya inmeye ne dersiniz?’’
-‘’Edward aslında kahvaltıyı odaya getirsek?’’ Demek istediğimi anlamasını diledim. Sorun Renesmee ve bendim. Önce dudaklarını büzüp; düşündü. Sonra nedenini anlamış gibi kafasını salladı. Gülümsedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.
‘’Peki o zaman. Renesmee kahvaltısını yapsın; dışarıya çıkalım.’’dedi Edward gülümseyerek.
-‘’Bana uyar.’’ Renesmee bana göz kırptı.
-‘’Alışveriş canavarı.’’diye söylendim.
-‘’Peki ya ben?’’ dudağının üstü seyirmiş bana bakıyordu Edward.
-‘’Sen zaten bir canavarsın.’’
   Kahkaha atarak Renesmee’yi banyoya götürdü. Birkaç saniye sonra içerden gülüşmeler ve Renesmee’nin çığlıkları geliyordu. Merak edip yanlarına gittim. İçerde büyük bir su savaşı yapılıyordu ve galip Edward gibi görünüyordu. Renesmee’nin üstü sırılsıklam olmuş, Edward’da ise hiçbir şey yoktu. Nedense hiç şaşırmadım. O her konuda mükemmel! Renesmee’yi kucağıma alıp bu savaşa son verdim, ben Renesmee’nin üzerini değiştirirken Edward’da oda servisini aradı.
-‘’Hayret!’’ gözlerini kıstı ‘’Hiç söylenmedi bu sefer’’ dedi Renesmee kahvaltısını bitirince.
-‘’Evet.’’dedim ona göz kırparak.
  Otelden çıkarken herkes bize bakıyordu. Edward ve ben gözlüklerimizi takmıştık. Renesmee insanları ilgiyle izliyordu. Tabi insanlarda Renesmee’yi. Hatta bazıları yolumuzu kesip Renesmee’yi sevebilmek için izin bile istiyorlardı.
    Renesmee bazen dayanamayıp elini onların yüzüne uzatmak istiyordu; fakat tam o sırada Edward Renesmee’ye bir bakış atıyordu. Renesmee ne olduğunu anlayıp hemen elini geri çekiyordu.
    En sonunda otelden çıkabilmiştik. Edward arabanın kapısını benim için açtı. Ama bu sefer Renesmee’yi benim kucağıma vermek yerine kendi kucağına aldı. Beraber direksiyonu tutmaya başladılar. Güldüm.
-‘’Baba gaza basıp, direksiyonu da bana bırakabilirsin.’’dedi Renesmee yalvarır gözlerle.
   Edward kahkaha attı ve bende bu sefer kendimi tutamayıp ona katıldım.
-‘’Babasının kızı.’’diye imalı bir şekilde Edward’a söylendim.
-‘’Bu araba hızlı gitmiyor. Alice halamın Porsche’u daha hızlı.’’diye söylendi.
-‘’Renesmee 240’da gidiyoruz. Daha ne kadar hızlanabiliriz?’’dedim kızan gözlerle.
 -‘’Renesmee hayır.’’dedi Edward sessiz sorulmuş bir soruyu cevaplar gibi.
-‘’Biraz yavaşlayın.’’
-‘’Senin isteğin benim için emirdir.’’dedi o kadife ses.
     Önce bir alışveriş merkezine gittik. Renesmee’ye mağazalardan çıkarmak benim için çok zordu. Neyse ki Edward bu konuda da mükemmeldi. Onun isteklerini kolayca kestirip ona göre bir anlaşma yapıyordu Renesmee’yle. Bir an keşke bende düşünceleri okuyabilseydim diye içimden geçirdim; fakat sonra bunun pek de iyi bir fikir olmadığına karar verip son verdim bu düşünceye. Renesmee’ye oyun parkına götürdük. Keyfi yerindeydi. Eve gitme vakti geldiğinde yüzünü buruşturdu.
-‘’Renesmee annenin buna izin vereceğini sanmam.’’dedi Edward arkada bütün çantaların içindekilerini koltuğa dağıtmış olan Renesmee’ye dönerek.
-‘’Tamam, sustum.’’ Dudaklarını büktü Renesmee.
-‘’Beni karıştırmamalısın Renesmee.’’
-‘’Ne oluyor?’’ Edward’a baktım. Anlayamadığım bir şeye gülüyordu.
-‘’Renesmee-‘’
-‘’Baba!’’diye susturdu Renesmee Edward’ı.
    Otele vardığımızda arka koltuktan Renesmee kucağıma alırken Edward’da koltuğa yayılmış olan kıyafetleri çantalara doldurdu. Odaya gidene kadar Renesmee kucağımda uyuya kaldı. Onu yatırıp Edward’ın yanına uzandım.
-‘’Bir şey isteyebilir miyim?’’ Yüzünde saklayamadığı bir heyecan vardı.
-‘’Ne istersen.’’ Onu incitebilir miydim?
-‘’Düşüncelerini gösterir misin?’’ gülümsedi.
-‘’İşte bu olmaz.’’ Yüz ifadesi aniden değişiverdi. Bu hali beni güldürdü.
-‘’Ama ne istersen demiştin?’’ yalvaran gözlerle bana bakıyordu.
-‘’Bunun dışında ne istersen?’’diye düzelttim.
-‘’Lütfen…’’ Ona istediğini vermeme gibi bir lüksüm var mıydı ki?
   Yüzünü uzanıp iki elimin arasına aldım. Kalkanımı açıp yavaşça aklımdan geçenleri gösterdim. Bütün dikkatini vermiş dinliyordu. Ona onsuz geçen günlerde ne kadar perişan olduğumu gösterdim. Ama bazı detayları atlayarak; onu üzmek istemiyordum. Aklıma birden ‘ölmek istediğim an’ geldi. Orda durdum ve hemen ellerimi çekip kalkanımı geri çektim. Aslında anlamamıştım. Ne yani bunu diğerlerinin düşüncelerinde okumamış mıydı? Eğer onlar bunu düşünmedilerse… Edward ne demişti? Kapsamlı olarak bakamadığını söylemişti. Buna fırsatı olmamıştı. Tabi ya… Peki şimdi ne olacaktı?
    Yüzüne baktım. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Kendimi büyük bir savaşa hazırlamam gerekecekti. Yüzünde tanıdık bir acı vardı. Acı çekiyordu. Hem de kendi hatası olmamasına rağmen… Benim kadar kötü birisi var mı merak ediyorum? Anlamaya çalışıyor gibiydi. Dudakları tek çizgi olmuştu. Dişlerini sıkıyordu. Ama sakin görünüyordu; tabi Edward’ın sakin görünmesi de kızgınlığının başka bir boyutuydu…
-‘’Bella’’dedi dişlerinin arasından. Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu.
 Yüzümü başka bir tarafa çevirdim. Gözleri alev alev yanıyordu. Daha fazla bakmaya cesaretim yoktu.
-‘’Bunun nasıl düşünürsün?’’ Yüzümü iki elinin arasına aldı ve ona bakmam için çevirdi.
Kendi ellerimle kendimi ateşe attım.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:46 pm

45.BÖLÜM: HER ŞEY NE ZAMAN ESKİ HALİNE DÖNECEK?
Ellerinden kurtulup ayağa kalktım. Elimden geldiğince ona bakmamaya çalışıyordum.
-‘’Ne yapmamı bekliyordun?’’
   yanıma geldi ve bileklerimi kendi elleriyle hapsetti. Yüzüme baktı.
-‘’Ölmek isteyeceğini beklemiyordum.’’dedi sertçe. Fazla sertti sesi. Kaşlarını çatmış gözlerime bakıyordu ve benden bir cevap bekliyordu.
-‘’Edward biraz sakin ol.’’dedim Renesmee’nin yattığı odayı işaret ederek.
-‘’O uyuyor’’dedi öfkeyle ‘’Neden Bella?’’ İlk defa bana bu kadar sert konuşuyordu. Gözleri alev alev yanarken ona bakamıyordum. Gözlerimi ellerime diktim. ‘’Bana bak, Bella.’’
   Bakmadım. Bileklerimi ellerinden kurtardım.
-‘’Peki sen niye İtalya’ya gitmiştin?’’ Bunu söylemekle hata etmiştim. Bunu ona karşı kullandığım için kendimden nefret ettim.
-‘’Konuyu saptırma Bella.’’ Sözcükler boğazından her çıkışında sanki kaya gibi bir şeye çarpıyormuş gibiydi. Bu konuyu tartışmak istemiyordum. Bunu tartışmak anlamsızdı.
-‘’Bunu tartışmak anlamsız.’’ Omuz silktim ve pencerenin yanına gidip dışarısını izledim.
     Yanıma gelip elleriyle kollarımı tutup beni kendine doğru çevirdi.
-‘’Anlamıyorsun değil mi?’’ Evet bunu neden bu kadar büyüttüğünü anlamamıştım. Bana kendisi söylemişti Heathcliff’in sözlerini. Hayatım olmadan yaşayamam. Ruhum olmadan yaşayamam.
-‘’Evet bu konu neden bu kadar büyüdü anlamıyorum?’’ gözlerimi tekrara cama doğru çevirdim.
-‘’Ben ondan bahsetmiyorum.’’dedi. Başımı çevirdim. Yüzü yumuşamış, şimdi daha fazla acı çekiyordu ve bütün bunların sorumlusu bendim!
-‘’Anlamadım.’’
-‘’Seni kaybetmekten ne kadar korktuğumu anlamıyorsun-‘’
-‘’Ama-‘’ beni susturdu.
-‘’Şşşt… Bunun düşüncesinin bile bana ne kadar acı verdiğini bilmiyorsun. Vampir olabilirsin Bella, ölümün imkansız gibi görünebilir ama değil. Ve birde sendeki şansı hesaba katarsak… ‘’ Başını iki yana salladı bu düşünceyle savaşıyormuş gibi. ‘’Vampir olabilirsin; ama bana göre hala o kırılgan Bella’msın gözümde. Seni en iyi ben tanırım aşkım, düşüncelerini okuyamamam bu gerçeği değiştirmez. Unutma ki senin yüz ifadeni okumak konusunda çok iyiyim…’’
-‘’Edward bak-‘’
-‘’Bu araya girme huyundan vazgeçmelisin.’’gülümsedi. ‘’Sensiz geçirdiğim şu 1 hafta da ne duruma geldiğimi bilemezsin. Delirecektim Bella.’’dudakları yanaklarıma değdi önce. Sonra yavaşça omuzlarıma indi.
-‘’Kokun olmadan, gülümsemen olmadan, bana her Edward deyişinde gözlerindeki parıltıyı göremeden, bedenin olmadan yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyorsun.’’
-‘’Sanırım bunu biliyorum.’’ Gözlerine baktım. Eskisi gibi bakıyordu tabi tek bir farkla o da acı çekiyordu.
-‘’Özür dilerim. Sana bu kadar acı çektirdiğim için.’’ Sanki bir özür her şeyi düzeltecekti. Yüzüne baktım. Anlaşılan o da benim gibi düşünüyordu.
-‘’Bir daha böyle bir delilik yapmayacağına söz ver Bella.’’ Yüzüm tekrar iki elinin arasına aldı. ‘’Ne olursa olsun bana söz ver.’’
-‘’Buna sev veremem. Hayatım olmadan yaşayamam. Ruhum olmadan yaşayamam.’’ Onu kendi sözleriyle vuruyordum.
Kaşlarını çattı.
-‘’Bu söz benim için geçerli. Senin için değil.’’dedi kesin bir tonla.’’Bana söz ver.’’
-‘’Vermiyorum.’’
-‘’Bana söz vereceksin!’’
-‘’Böyle bağırmaya devam edersen-‘’ sustum. Başımı hayır anlamında salladım ve diğer odaya doğru gitmek için ellerinden kurtulmaya çalıştım. Ama bırakmadı beni.
-‘’Özür dilerim. Seni incitiyorum ama bana söz ver.’’ Yalvarıyordu ‘’Lütfen Bella…’’
Başımı salladım.
-‘’Çok inatçısın…’’
Onu duymazlıktan geldim ve sarıldım. Bana sıkıca sarıldı…
    Gece boyunca bir daha bu konuyu konuşmadık. İkimiz de bu konuda çok hassastık.
   Edward’a baktım. Bir kolunu başının altına koymuş tavana bakıyordu. Sonra bana doğru döndü ve sarıldı.
-‘’Yarın okul var.’’
-‘’Aslında gitmeyiz diye düşünmüştüm.’’ Gitmek istemiyordum…
-‘’Ama gitmeliyiz.’’ Dedi parmaklarını kollarımda gezdirirken.
-‘’Peki ya diğerleri?’’  Demek istediğim anlamıştı. Bir kolunu başımın altına koyup beni göğsüne bastırdı ve saçlarımla oynadı.
-‘’Edward?’’ son defa şansımı denemek istedim.
-‘’Efendim?’’ dudaklarını kulağıma bastırdı.
-‘’Emmet’le barışmayacak mısın?’’
Güldüğün duydum.
-‘’Bella biz çocuk değiliz ki küselim.’’
-‘’Ama-‘’  Başımı geri çektim yüzünü görebilmek için. Tam o sırada dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Aslında sormak istiyordum ama o anın büyüsünü bozmak istemiyordum. Bir ara geri çekildiğimde ‘’sonra konuşuruz.’’ Diye mırıldandım. Dudaklarının titremesinden güldüğünü anladım. Ben de gülmeye başladım bu sefer ve geri çekildim. İkimiz de gülüyorduk. Sonra başımı tekrar Edward’ın göğsüne koydum.
-‘’Peki ya Renesmee?’’
-‘’Renesmee’yi Esme’ye bırakırız. Okul çıkışında da geri alırız.’’
-‘’Tamam öyle yapalım o zaman. Hem bende Esme’yi görmüş olurum.’’ Yüzüne baktım ‘’Onu çok özledim.’’
-‘’10 gün içinde evimiz eskisi gibi olur.’’dedi alnımı öperek.
-‘’Aslında bak aklıma ne geldi?’’yüzünü elledim.
-‘’Duymak için sabırsızlanıyorum.’’ Kaşlarını kaldırdı.
-‘’Renesmee yarın Esmelerde kalsın. Hem eminim ki Rose da onu çok özlemiştir.’’ Tepkisini ölçmek için gözlerine baktım ama yüzü ifadesizdi.
-‘’Evet.’’diye devam etmemi istedi.
-‘’Bizde seninle yarın sinemaya filan gidelim. Başbaşa.’’ Göz kırptım.
-‘’Kulağa hoş geliyor.’’diye beni onayladı.
-‘’Yani bu evet mi demek oluyor?’’ Kaşımı kaldırdım.
-‘’Evet.’’Güldü.
     Sonra başımı göğsüne koyup ona sarıldım.
Saat 06.00 ‘dı. Artık okula gitme vaktimizin geldiğini anladım. Hava yağmurluydu. Bu da bizim için güzel haberdi.
-‘’Hadi kalkıp hazırlanalım.’’dedi çenemden tutarak.
-‘’Biraz daha.’’diye mızmızlandım.
-‘’Her zaman sorumluluk sahibi olan ben mi olmalıyım?22
-‘’Ben hiçbir zaman olmayacağıma göre…’’ güldüm.  Ne demek istediğimi anlamış gibi bakıyordu ve o da güldü.
    Kalkıp ikimizde hazırlandık. Yanımızda okul için hiçbir şey yoktu. Onları halletmemiz gerekecekti. Renesmee ise hala uyuyordu. Uyurken o kadar güzeldi ki… Onu izlemeye doyamıyordum.
-‘’Uyandırmayalım.’’ Edward yanımda belirdi birden bire. O da benim gibi büyülenmişti.
   Başımı onaylarcasına salladım. Onu tam kucağıma alacakken Edward omzuma dokundu.
-‘’Bırak ben alıyım.’’
-‘’Edward onu ken-‘’
-‘’Merak etme aşkım. Montunu uzatır mısın?’’ Hava soğuktu ve Renesmee’nin hala hasta olup olamayacağını bilmiyorduk. Aslında bizim beden ısımıza karşı alışmıştı ama yine de…
Başımı sallayıp Renesmee’nin montunu zerine örttüm. Edward Renesmee’nin yüzündeki bir tutam saçı arkasına attı. Sonra odadan çıktık. Ortalıkta hiç kimse görünmüyordu otel personelleri hariç. Bize şaşkınlıkla bakıyorlardı; ama bilmedikleri bir şey vardı biz okula gidiyorduk.
    Edward anahtarları otel görevlilerine bırakınca otelden ayrıldık. Volvonun kapısını açıp ön koltuğa oturdum. Edward’da dikkatli bir şekilde Renesmee’ye kucağıma bıraktı.
** *
   Renesmee’yi Esmelere bırakıp tekrar arabaya bindik. Evde sadece Esme ve Carlisle vardı. Diğerleri okuldaydı. Esme çok üzgündü. Onu böyle üzgün görmek beni de üzüyordu. 
   Okula girdiğimizde Edward arabayı park edebilmek için yer aradı. Sadece Rosalie’nin arabasının yanı boştu. Okuldaki çocuklar tuhaf denecek kadar bizden uzak duruyorlardı. Edward arabayı park edip kapımı açtı.  Elimi tutup belime kolunu doladı. Kantine doğru gidiyorduk. Daha dersimizin başlamasına 1 saat vardı. Yeterince uzun bir süreydi bizim için. Edward’a baktım. Yüzü kaskatı kesilmişti. Dudakları çizgi halini almıştı. Bunun anlamını biliyordum.
 
İçeriye girdiğimizde Rosalie, Emmet, Jasper ve Alice bizi bakıyorlardı. Emmet daha çok Edward’a bakıyordu. Edward’ın tepkisini ölçmek için yüzüne baktım; ama yüzü ifadesizdi.
-‘’Şuraya oturalım.’’dedi buz gibi bir sesle. Ne yani onlarla birlikte oturmayacak mıydık?
-‘’Neden gidip bizimkilerin yanına oturmuyoruz?’’ aslında bu bir teklif değildi.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:47 pm

46.BÖLÜM: BEKLENMEDİK KİŞİ

-‘’İstersen gidip oturabilirsin.’’dedi buz gibi bakışlarla.
Onu zorlamak istemiyordum; ama diğerleri de benim ailemdi. Arayı bulmak benim için en iyisi olacaktı.
-‘’O zaman sen geç otur.’’ Kaşını kaldırdı ‘’ Ben onlara bir ‘merhaba’ diyip geleyim.’’ Arayı bulmaya kararlıydım.
Başını sallayıp masaya oturdu. Emmet’e baktım. Bakışlarını Edward’dan ayırmıyordu. Edward bir şeyden rahatsız olmuş gibiydi. O da üzülüyordu bunu biliyordum. O hiçbir zaman bencil birisi olmamıştı. Onların masasına doğru yürürken yüzüm ifadesiz tutmaya çalıştım.
-‘’Merhaba.’’dedim masaya yaklaşırken.
-‘’Hoş geldin Bella.’’ Alice her zaman sevecen olmuştu.
-‘’Merhaba Bella.’’ Konuşan Emmet’ti. Aslında şaşırmıştım benimle konuşmasına.
Daha ben ona cevap veremeden Rosalie konuştu.
-‘’ Renesmee nerede?’’
-‘’ Esme’nin yanında.’’
-‘’O zaman bugün eve erken gidelim Emmet.’’ Kaşlarını çattı bana bakarak ‘’Onu çok özledim.’’ Emmet cevap vermedi. Bana bakıyordu.
-‘’Renesmee bugün orada kalacak Rose.’’ Dedim gülümseyerek. Rosalie sevinmiş gibiydi.
-‘’Ya siz?’’
-‘’Bizim bugün Edward’la küçük bir planımız var.’’ Gülümsedim ‘’Sinemaya gideceğiz.’’ Emmet’in hala benimle konuştuğuna sevinmiştim.
-‘’Onu kastetmedim.’’dedi Emmet kaşlarını çatarak.
-‘’Bilmiyorum Emmet.’’ Dedim üzgün bir tavırla. Eve ne zaman döneceğimizi merak ediyordu. Aldığı cevap hoşuna gitmemişti.
-‘’Alice peki sen bir şey gördün mü?’’
-‘’Hayır.’’dedi kaşlarını çatarak bundan rahatsız olmuş gibi. Alice ona sorulan sorular dışında hiçbir şey söylemiyordu. Büyük bir olasılıkla Edward’la konuşuyor olmalıydı.
Edward’a baktım. Elinde bir kola vardı. Kolanın kutusunda parmaklarını gezdiriyordu.
-‘’Ben artık gideyim.’’bunu çekinerek söylemiştim. Arada kalmak hoşuma gitmiyordu.
-‘’Hadi git artık. Seninkine de selam söyle. Veya vazgeçtim zaten aklıma giriyor bunu söylemene gerek yok.’’ Diye şakalaştı Jasper benimle. Sonra oda Edward’a baktı.
-‘’Eminim ki almıştır selamını.’’diye onayladım onu.
-‘’Görüşürüz Bella.’’ Dedi Emmet üzgün bir şekilde. Onu üzgün görmeye alışık değildim ve bu beni çok üzüyordu.
-‘’Kızıma iyi bakın.’’ Uzanıp koluna yavaşça yumruk attım.
-‘’Merak etme.’’ Rosalie’nin sesi sertti. Bu tavrı onaylamazmış gibi Emmet, Alice, Jasper ona baktılar.
-‘’Akşam için Esme’ye bir yemek takımı daha almalıyız.’’ Jasper gerek gücünü kullanarak gerekse şakalarıyla ortamı sakinleştirmeye çalışıyordu.
-‘’Sizin kızınız çok vahşi.’’ Diye Emmet’de ona katıldı. ‘’Sizin’’ demesi gözümden kaçmamıştı. O da bunu fark edince sustu.
-‘’Kızıma laf yok.’’dedim oradan ayrılırken.
Edward’ın yanına gittiğimde yüzü yumuşamıştı. Bizi dinlediğinden emindim. Eğlenmiş gibiydi. Gözlerinde anlayamadığım bir heyecan vardı.
-‘’Bu akşam için gitmek istediğin özel bir film var mı?’’
-‘’Hayır… Vizyondaki filmler hakkında bir bilgim yok.’’ Dedim.
-‘’Korku, gerilim,…’’ Sanki bizim hayatımızda yeterince korku yoktu. O da bunu anlamış gibi güldü sonra. Üst dudağı kıvrıldı.
-‘’Aşk.’’ Dedi baştan çıkarıcı bir sesle.
Alt dudağımı ısırarak başımı salladım. Gülümsedi. Bende gülümsedim. Ardından zilin sesini duyduk.
-‘’Derse girme vakti.’’diye uyardı beni. İlk dersimiz biyolojiydi.
Masadan kalktığımda herkesin bize baktığını gördüm. Merakla bizi ve Aliceleri seyrediyorlardı. Diğer taraftan Alice ve diğerlerinde masadan kalktığını gördüm. Herkes bir onlara bir bize bakıp fısıldaşıyorlardı.
Edward elimi tutup beni kantinin diğer çıkış kapısından çıkardı. Dersin olduğu binaya doğru yürüdük. Sınıfa girdiğimizde henüz hoca girmemişti. En arka sıralardan birine geçip oturduk. Telefonum çaldı, elimi cebime atıp telefonumu çıkardım. Numaraya baktım, arayan Jacob’dı.
-‘’Alo Jacob!’’
-‘’Bella.’’ Sesi öfkeliydi. Bunun nedenini tahmin edebiliyordum. Edward’a baktım. Kaşlarının çatmış beni seyrediyordu.
-‘’Renesmee’yi 2 gündür göremiyorum.’’dedi hesap sorar gibi.
-‘’Ee ? Yani?’’
-‘’Bugün Renesmee’yi görmek istiyorum tahmin edersin ki.’’ Sesinin bu tonu beni rahatsız etmişti.
-‘’Renesmee Esme’nin yanında.’’ Sesimi normal tutmaya çalışmıştım ama başaramamıştım. Edward dudaklarını birbirine kenetlemişti.
-‘’Peki o zaman. Sonra görüşürüz.’’diyip telefonu yüzüme kapattı.
-‘’Sersem.’’diye söylendim. Edward saçlarımı öptü.
Bugün derste bir deney izleyecektik televizyondan. Işıklar kapatıldı. Ortamda sadece televizyondan gelen loş bir ışık vardı. Işık arka sıralara gelemiyordu bile. Sandalyemi Edward’a doğru biraz daha yaklaştırdım. Bu bana insanken yaşadığım olayları hatırlattı. Gülümsedim. Edward’a baktım. O da gülüyordu. Sanırım oda anlamıştı. Deney Umrumda değildi. Edward’ın da izlediğini sanmıyordum.
Bir an elimi utup öptü. Ben de bizi kimsenin görmediğine güvenerek yanağına masum bir öpücük kondurdum. Hoşuna gitmiş gibiydi. Bana bakıp gülümsedi. Kulağıma eğildi o an.
-‘’Bella. Bayan Li seni kaldırmayı düşünüyor.’’diye uyardı beni.
Dediği gibi de oldu. Bayan Li Edward’ın hemen ardından beni kaldırdı, sorusunu doğru cevapladıktan sonra bana bakıp gülümsedi.
Dersin bitiminde kapıda bizi Jasper ve Alice bekliyorlardı. Şaşırmıştım. Ama tabi ki Edward buna hiç şaşırmamıştı. Edward’ın Alice bezgin bir bakış attığını gördüm.
-‘’Merhaba.’’dedi Alice gülümseyerek.
-‘’Merhaba Alice.’’
Edward Alice’in kolundan tutarak onu ileriye götürdü.
-‘’Bella biraz yürüyelim ne dersin?’’
-‘’Hadi yürüyelim.’’diye onayladım Jasper’ı.
İkimizde sessizce yürüdük ve onları yalnız bıraktık. Biraz sonra Edward ve Alice bize yetişti.
Edward ve ben arabanın olduğu yere gittik. Rosalie’nin arabası ortalıkta yoktu. Onlar gitmiş olmalıydılar. Telefonum çaldı. Telefonu cebimden çıkardığımda Jacob’ıun numarasını gördüm.
-‘’İstersen bu sefer ben konuşayım.’’ Dedi Edward kaşını kaldırarak.
-‘’Hayır, ben halledebilirim.’’diyip telefonu açtım.
-‘’Efendim Jacob?’’ sesimi normal tutmaya çalışmıştım ama sert çıkmıştı.
-‘’Bella, sen bana ne zamandan beri yalan söylemeye başladın?’’ diye suçlamaya başladı beni.
-‘’Anlamadım.’’
-‘’Şimdi de bana Renesmee’yi göstermeme kararı mı aldınız?’’ dedi öfkeyle.
-‘’Saçmalama.’’
-‘’Saçmalamıyorum. Esme’nin yanına gittim ama evde değillerdi.’’ Telefonda avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Edward birden elimden telefonu çekip aldı sinirle.
-‘’Jacob!’’ diye hırladı Edward dişlerinin arasından.
-‘’Renesmee yok söylediğiniz yerde!’’ telefondan gelen sesini duyuyordum.
-‘’Renesmee’nin nerde ve kiminle olduğu seni ilgilendirmez.’’
-‘’Yanılıyorsun kan-‘’
-‘’Bir daha da Bella’ya böyle bağırırsan leşini toplarlar o arkadaşların ona göre köpekçik.’’ Diye tehdit etti vahşi bir sesle Edward Jacob’ı.
Jacob’ın bir şey söylemesine fırsat bırakmadan telefonu yüzüne kapattı.
Arabaya bindik, Edward telefonumu uzattı.
-‘’Renesmee nerde Edward?’’
-‘’ Renesmee’yi dışarıda gezdiriyorlar. Rosalie onunla vakit geçirmek istiyor biraz.’’dedi gözlerini yoldan ayırmadan.
-‘’Peki Esme de onlarla birlikte mi?’’
-‘’Hayır. O Carlisle’nin yanında.’’diye cevap verdi soğuk bir sesle.
Bu da konuşmamıza son noktayı koymuş oldu. Artık otele gitme vakti gelmişti. Üstümüzü değiştirip akşam için sinemaya gidecektik. Bu akşam bize aitti. Edward gözünü yoldan ayırmıyordu. Bu akşam için kötü bir başlangıçtı bu. Ben de etrafı izlemeye başladım.
Edward ve Emmet’i barıştırma yollarını düşündüm. Artık buna yarın bir son verecektim. Bu durumdan çok sıkıldım. Tabi bu konu hakkındaki görüşlerini öğrenmek zorundaydım Edward’ın. Yarın benim için çok zor bir gün olacaktı çok zor!
Otele geldiğimizde Edward biraz daha sakinleşmişti. Odamıza çıkıp ikimizde üzerimizi değiştirdik. Üzerime bir beyaz etek ve lacivert bir kazak giydim. Boğazıma beyaz bir şal attım ve saçlarımı taradım. Edward ise siyah bir pantolon ve üzerine lacivert bir gömlek giymişti. Çok uyumluyduk.
Sinemaya geldiğimizde vizyondaki filmlere baktık. Güzel bir aşk filmi vardı. Edward biletlerimizi aldıktan sonra filmin oynayacağı salona gittik.
Koltuklarımız en arkadakilerdi. Edward her zaman ki her şeyi mükemmel düşünmüştü. Elimize normal insanlar gibi iki mısır aldık ve koltuklarımıza oturduk. Edward kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekti. Film başlıyordu.
Birden Edward’ın vücudunu gerildiğini hissettim. Yüzüne baktığımda, öfkeliydi.
-‘’Lanet olsun!’’ diye mırıldandı.
-‘’Ne oldu?’’
-‘’Her yerde karşıma çıkmaya başladı.’’dedi öfkeyle ‘’artık canımı sıkıyor.’’
-‘’Kim?’’
Ve ardından salonun kapısı açıldı.


47.BÖLÜM: SİNEMA
Salonun kapısı açıldığı anda hoşuma gitmeyen kokular geldi burnuma. Burnumu kırıştırdım. Arkasından Jacob, Paul ve Seth girdi. 3-2 diye geçirdim bir an aklımdan. Ama Seth kesinlikle Edward’a karşı dövüşmezdi. Ama ya diğerleri? Özellikle Paul? Bunları neden düşündüğümün farkına bile varamadım. Aklımdan o kadar çok acil durum planları geçiyordu ki. Edward’a baktım, Yüzü kaskatı olmuştu.
Sonra diğerlerine. Bizi görmüşlerdi. Seth endişeliydi. Ya aramızda kavga çıkarsa? Hem de burada. Bu hiç iyi olmazdı. Üstelik ben doğru dürüst dövüşmeyi bile bilmezken. Edward beni ya korumaya kalkarsa ve…
-‘’Hadi buradan gidelim.’’ayağa kalkıp elini tuttum.
Kolumdan tutup beni tekrar oturttu.
-‘’Otur.’’dedi emredici bir tonda.
Jacob bize doğru yaklaşıyordu. Herkes filmi izliyordu. Burada kavga edemezlerdi. Jacob bize yaklaşırken kaşlarını çatmış, ellerini yumruk yapmıştı. Bu sabah ki gerginliğin doğal bir sonucuydu.
-‘’Merhaba.’’dedi alaylı bir tonla.
Aslında onların romantik filmlerde işi olmazdı ama bu sefer beni şaşırtmışlardı. Jacob ne zamandan beri aşk filmlerini izler olmuştu.
-‘’Merhaba.’’diye karşılık verdi Edward buz gibi bir sesle.
İkisinin arasında kalmıştım. Biri Edward-benim sonsuzluğum- diğeri ise en iyi arkadaşım –en azından insanken-.
-“Renesmee’yi benden uzak tutmanızın nedenini öğrenebilir miyim?”
-“Kimse Renesmee’yi senden uzak tutmaya çalışmıyor Jacob Black.”
-“ Öyleyse neden bugün-‘’
-“Kimse sana hesap vermek zorunda değil.’’dedi tehlikeli bir sesle Edward.
-‘’Bak Edward.’’ Jacob titriyordu. Burada herkesin içinde dönüşemezdi. Seth yanına gelip kolundan tuttu.
-‘’Jacob sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş. Hadi gel biz yerimize oturup filmi seyredelim.” Yatıştırıcı bir sesle Jacob’ı sakinleştirmeye çalışıyordu.
-‘’İstediğin zaman görebilirsin Renesmee’yi.” Sethle anlaşma yapmış gibi arayı bulmayı çalışıyorduk birlikte.
-“Sanırım bundan sonra böyle bir şey söz konusu olmayacak Bella.” Dedi Edward.
-‘’Yanılıyorsun Bay-‘’
-‘’Jacob!’’
-‘’Ne var?’’diye aniden bağırdı Jacob. Bütün herkes arkasına dönüp bize baktı.
-‘’Bella’yla böyle konuşamazsın köpekçik.’’
-‘’Kimse de bana Renesmee hakkında yalan söyleyemez.’’
Sonra Jacob bir süre sustu. Edward’a bir şeyler söylüyor olmalıydı zihninden. Edward’a baktım. İyice sinirlenmeye başlıyordu.
-‘’Yalnız düşünemediğin bir şey var Jacob Black.’’ Güldü.’’Biz uyumuyoruz ve sen uyurken her an ortalıktan kaybolabiliriz.’’dedi alaylı bir bakışla.
Jacob hazırlıksız yakalanmışa benziyordu. Düşüncelerinde neler olduğunu bilmiyordum ama afallamıştı. Jacob sanki bunu yapamazmışız gibi başını iki yana salladı. Edward ise bunu sevmiş gibiydi. Sonra Paul bir adım atıp Jacob’a doğru yaklaştı.
-‘’Sen öyle san Paul.’’dedi Edward ciddi bir tavırla.
Jacob titriyordu. Seth onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Paul ise kendi siniriyle uğraşıyordu. Artık bazı seyirciler film yerine bizi seyretmeye başlamışlardı. Edward belimden tutup beni kendine doğru çekti.
-‘’Gidelim hadi Bella.’’dedi.
Sonra Jacob’a döndü.
-‘’Bu kadar kafana takma.’’
-‘’Pis kan emici. Eğer bunu yaparsan-‘’
-‘’Emin ol yapacağım.’’dedi araya girerek.
Ve sonra salondan çıktık. Gerçekten bunu yapacak mıydı? Peki ya Renesmee ne olacaktı. Edward bu kadar düşüncesiz olamazdı. Bu Edward’ın yapacağı bir şey değildi.
-“Üzgünüm.’’dedi özür diler gibi.
-‘’Senin suçun değildi.’’
-‘’Gecemizi mahvettim.’’dedi bakışlarını kaçırarak.
-‘’Gerçekten bunu yapacak mısın?’’
-‘’Hayır. Ama bunu yapacağıma o kadar emin ki.’’kahkaha attı. Sonra yüzü yeniden ciddileşti.
-‘’Bir saniye geliyorum.’’diyip yanımdan ayrıldı. Bilet gişesine doğru yürüdüğünü gördüm. Başka bir film için bilet aldığını sandım ilk önce. Sonra Edward’ın kadınla yaptığı hararetli konuşmayı duydum.
-‘’Salon üçü istiyorum.’’
-‘’Beyefendi bu mümkün değil.’’ Kadının Edward dan başı dönmüş gibiydi. Güldüm.
-‘’Sonsuzluk filmi ve salon 3’’ diye tekrarladı Edward.
Kızın yerinde olmak istemezdim. Edward kesin bir dille söylüyordu. Ona karşı koymak o kadar zordu ki. Bu duyguyu çok iyi biliyordum. Bakışları bile insanın aklını kaçırmasına yetiyordu.
Gişedeki kız en sonunda pes etti. Başını salladı. Edward cebinden parayı çıkartmadan önce bana baktı ve sonra bana arkasını dönerek parayı uzattı. Kız iri iri açtığı gözlerle Edward’a bakıyordu. Kim bilir…
En sonunda yanıma geldi ve bana sarılarak salon 3’e doğru yürüdük. Salonda hiç kimse yoktu. Başta anlamadım bunun ne anlama geldiğini; fakat sonra Edward’ın yüzüne yayılan geniş gülümsemeyi görünce olanları anladım.
-‘’Isabella Cullen -benim karım- bir şey isterse onun gerçekleşmemesi söz konusu bile olamaz.’’dedi.
Edward bütün koltukların biletlerini almıştı. Sadece o ve ben vardık. Filmi izlerken başımı omzuna koydum. Arasıra Edward’ın dudakları saçlarımda, kulaklarımda ve yanaklarımda geziniyordu. O filmden çok beni seyrediyordu. Verdiğim tepkileri ciddiyetle izliyor kendince anlamlar yüklüyordu. Benimle ilgilenmesi çok hoştu. Saçlarımla oynuyordu.
-‘’Sanırım filmi beğenmedin?’’
-‘’Sanırım hayır.’’ Fısıldayarak ‘’Seninle kıyas edemem.’’ Dedi.
-‘’Ya…’’
-‘’Sen büyüleyicisin.’’ Dedi dudaklarını kulağıma bastırarak.
-‘’Aslında bu kız tam bir sersem.’’ Dedim.’’Şuna bak…’’
-‘’Neden?’’
-‘’İnsan hiç sevdiğe kişiye, onu inciteceğini bile bile eziyet eder mi?’’
-‘’Haklısın.’’dedi dudakları yanağıma inerken.
Film bittikten sonra salondan çıktık. Arabaya park ettiğimiz yere doğru yürüdük. Edward elimi tuttu sıkıca. Garaja girdiğimiz anda Edward tuttuğu elimi sıktı aniden. Vücudu gerildi bir anda. Kapıya doğru baktı. Bende gözlerimi oraya doğru çevirdiğimde kapıdan son sürat 2 araba girdi ve önümüzde arabayla aramızda 10 cm kalacak şekilde durdular. Bunlar Emmet’in cipiyle Rosalie’nin Bmw siydi.
Arabadan ilk inen Emmet oldu. Edward’ın yüzüne baktı. Bunlar iç konuşmalardı. Edward başını iki yana salladı.
-‘’Özür dilerim Edward.’’ İç konuşmasının noktasını koymuş gibiydi Emmet. Edward tepkisizce onu dinlemeye devam etti.
-‘’Bak Edward Bella benim kardeşim. Onu incitmek isteyeceğim en son şey bile değil.’’tepkisini ölçmek için Edward’ın yüzüne baktı.
-‘’İkinizden de özür dilerim. Sana yanlış yaptığımı düşünmeni istemem. Seninle konuşmamak-...’’ başını iki yana salladı. ‘’Bu çok kötü.’’ Dedi en sonunda.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:47 pm

48.BÖLÜM: SÜRPRİZLER
Aslında Emmet bu konuşmaları yapacak doğru kişi değildi. Bu sözler onun karakteriyle hiç uyuşmuyordu. Ama yine de başından beri ciddiyetle konuştu Edwardla. Sonra kollarını iki yana açıp Edwarda doğru bir hamle yaptı. Edward’a baktım. Gülümsüyordu. O da kollarını iki yana açıp kardeşine sarıldı.
-‘’O zaman artık geri dönüyorsunuz.’’dedi Jasper arabadan inerken.
-‘’Evet bunu görüyorum.’’diye seslendi diğer arabada oturan Alice. Sonra dudaklarını büzdü.
-“Hala delikler var ama gördüklerinde.’’ Diye cevap verdi Edward.
-‘’Çünkü sen daha-‘’ sustu. Gözlerini iri iri açıp ‘’Karar verdin. Görüntüler netleşti.’’diye çığlığı bastı.
Herkes arabasına bindi. Arabalar büyük bir hızla garajdan ayrıldı teker teker. Arabaların üçü de yolda yağ gibi kayıyorlardı. Neyse ki saatin geç oluşundan dolayı yollarda kimse yoktu. En önde Rosalie’nin BMW si, arkasında biz ve bizim arkamızda Emmet’in cipi vardı. Emmet yanımıza doğru yaklaşıp camını açtı. Edward da açtı sonradan camını.
-‘’Hadi ama yapabileceğinin en iyisi bu mu?’’diye kızdırmaya çalıştı Edward’ı.
Edward hiçbir şey demeden camını kapattı ve Emmetle Rosalie’i sollayıp en öne geçti. Aynadan Rosalie’nin öfkeli bakışlarını gördüm.
Edward’ın yüzünde zafer dolu bakışlar vardı. Bir an bana baktı. Aralarında hıza alışamamış bir tek ben vardım hala. Sonra elimi tuttu ve gülümsedi.
-‘’Şimdi nereye gidiyoruz?’’ hızımızın daha da arttığını gördüm. Aramızdaki mesafe açılıyordu diğerleriyle.
-“Önce otele, sonra eve.” Dedi gülümseyerek.
-“Diğerleri?”
-‘’Bizi yalnız bırakmak istemiyorlar.’’dedi.
Otelin önüne gelmiştik. Ama diğerleri hala ortalıkta görünmüyorlardı. Edward hesap işiyle ilgilenirken ben de eşyalarımızı topladım. Ben arabaya giderken Edward hala uğraşıyordu. Bizimkiler gelmişti.
-‘’Hey… Edward bu konuda bir numara. Yani araba sürme işinde.’’ Dedim diğerlerini kızdırmak için.
-‘’Hıh… Sen öyle san. Onun ilgisini şık İtalyan arabalarından başka hiçbir şey çekmez.’’dedi umursamaz tavrıyla.
-‘’Merak etme Rose. Bella daha gösteriyi görmedi.’’dedi dalga geçerek Emmet.
Biraz sonra Edward otelden çıkıp arabaya geldi. Hepimiz evimizin yolunu tuttuk. Bizi kapıda Esme ve Carlisle karşıladı.
-‘’Odanız hazır.’’dedi Esme bana sarılırken.
Sonra Edward’a sarıldı.
-‘’Renesmee uyudu.’’dedi saatin geç olduğunu vurgular gibi Carlisle.
Edward bir an durakladı. Saçlarımı kulağımın arkasına doğru yerleştirir gibi yapıp kulağıma fısıldadı.
-“O burada.’’
-‘’Kim?’2Bu Esmeydi. Tabi ki duymuşlardı.
-‘’Jacob.’’diye fısıldadı Edward.
İçeriye girdiğimizde Edward olanlarını hepsini anlattı. Herkes şaşırmıştı. Esme ve Carlisle dışındaki herkes gülüyordu.
-“ Bu yaptığın çok yanlış.’’dedi Esme Edward’ı azarlarcasına.
-‘’Esme haklı Edward. Sen böyle şeyler yapmazdın.’’dedi ciddi bir tavırla Carlisle.
Olayları tarafsız değerlendiren biri olarak (!) ben Edward’ı haklı görüyordum.
-‘’Jacob bu sefer çok üzerimize geldi.’’ Dedim Edward’ı savunurcasına. Edward gözlerime baktı ve elimi tuttu.
-‘’O bunu hak etti.’’ Diyerek son noktayı koydu bu konuya Edward.
Edward’ın beline sarılarak biraz daha sokuldum Edward’a. Edward’a baktığımda kaşlarını çatmış, Alice’e hayır anlamında başını sallıyordu. Alice ise Edward’a yalvaran bakışlarla bakıyordu.
-‘’Siz ne konuşuyorsunuz bakalım?’’ herkes Edward’la Alice’e baktı.
-“ Ben diyorum ki-‘’
-‘’Saçma.’’diye sözünü kesti Edward Alice’in.
-‘’Sözümü kesme.’’
-‘’Sanırım bu bulaşıcı.’’dedi Edward bana göz kırparak.
-‘’Her neyse.’’durakladı ’’Madem her şey eskisi gibi… ‘’ tekrar durakladı. Yüzümdeki ifadeyi görmek ister gibi bir hali vardı. Edward ise elimi daha da sıkı tutu.’’ Bunun şerefine bir parti vermeliyiz.’’
Keşke sormasaydım diye geçirdim içimden. Alice’in partileri!
-“Alice bu parti için kimleri çağırmayı düşünüyorsun peki?’’diye sordu Carlisle.
-‘’Okul arkadaşlarım-‘’
-‘’Arkadaşların mı?’’Edward bunu küçümseyerek sormuştu.
-‘’Tamam. Henüz arkadaş olmayabiliriz. Ama bu partide olacağız.’’
-‘’Ee?’’Rosalie bu fikirden hoşlanmışa benziyordu.
-‘’Belki Carlisle’nin iş yerindeki arkadaşları da olabilir ve-‘’
-‘’Hayır. Onlar olmaz. En azından Seth dışında ve…’’
‘’Edward!’’ diye susturdu Alice.
-‘’Peki tamam. Ben karışmıyorum.’’diyip aradan sıyrıldı Edward.
-‘’Bende.’’ Diyip sıvışmayı denedim.
-‘’Belki biz özel bir yerlere gideriz.’’dedi Edward bana bakarak.
-‘’İkinizde burada olacaksınız. Hem bu parti senin için.’’dedi tehditkar bir sesle Alice.
-‘’Hadi ama bir kere de mızıkçılık yapmayın.’’diye araya girdi Rosalie.
-‘’Hey! Aslında fena fikir değil bu parti fikri.’’diye onayladı Emmet de.
İnsanken partilerden hoşlanmazdım ve hala da hoşlanmıyordum. Edward derin bir iç çekip saçlarımla oynamaya başladı. Beni izliyordu. Diğerleri ise parti hakkında konuşmaya başladı. Çağırılacak kişiler, zaman, mekan belliydi… Her zaman ki gibi organizatörümüz Alice di. Bir ara Renesmee geldi aklıma. Onu bugün hiç görmemiştim ve çok özlemiştim. Herkes koyu bir sohbetin içindeyken ben de Renesmee’nin yanına gitmeyi düşündüm.
-‘’Ben yukarı çıkıp Renesmee’ye bakacağım Edward. Çok özledim.’’
-‘’Ben de geliyorum.’’dedi Edward.
-‘’Alice bu iş için Emmet eminim gönüllü olacaktır.’’dedi Edward merdivenlerden çıkarken.
-‘’Hangi iş için?’’
-‘’Bu mükemmel Emmet. Teşekkür ederim kardeşim.’’dedi Alice.
Odaya çıkıp, Renesmee’nin yanına gittik. Renesmee mışıl mışıl uyuyordu. Yatağının baş ucuna gidip yanına oturdum. Alnından öptüm. Edward ise camların yanında durmuş dışarıyı izliyordu.
-‘’Jacob hala burada mı?’’ Jacob’ın ismini söyler söylemez Renesmee kıpırdandı. Uyandığını sandım bir an.
-‘’Uyanmadı.’’dedi kısık bir sesle Edward. Gözlerini kısmıştı. Bu durumdan rahatsız olmuşa benziyordu.
-‘’Edward?’’
-‘’Efendim?’’ gözlerini kapatıp burnunun kemerini sıktı. ‘’Evet.’’
-‘’Peki şuan ne düşündüğünün duyabiliyor musun?’’ yanına gittim. Beline sarıldım. Vücudu kaskatı olmuştu. Bu sinirlendiğinde olan bir şeydi. Sonra derin bir iç çekti ve o da bana sarıldı.
-‘’Evet.’’ Diye mırıldandı.’’Her an buradan gitmemizden korkuyor. Bu yüzden uyumuyor.’’ Güldü. Ama bu içten gelen bir gülüş değildi.
-‘’Ne düşünüyorsun?’’dedi bir an.
-‘’Hiçbir şey.’’
-‘’Bella.’’ Dedi sitem eder gibi.
-‘’Sadece…’’sustum. Kullanacağım kelimeleri seçmeye çalıştım. ‘’Bilemiyorum Edward. Bazen kafam çok karışıyor. Renesmee ne diyeceğiz büyünce? Ve iş bir tek bununla da bitmiyor…’’ parmaklarını dudaklarıma koyup susturdu beni.
-‘’Düşünme bunları… Hepsini halledeceğim.’’tam Edward’a göre bir sözdü. Her zaman ki gibi kendi halletmeye çalışacaktı. Tabi bu bencil olmasından kaynaklanmıyordu. O beni çok seviyordu en az benim onu sevdiğim kadar…
Sonra tekrar aşağıya indik. Kafam iyice karışmıştı. Sahiden ne diyecektik Renesmee’ye? Renesmee’nin tepkisi ne olacaktı? Peki ya Edward’ın?
Kafamdan bu düşünceleri atmak istiyordum ama yapamıyordum. Aşağıya indiğimizde hala parti konuşuluyordu.
-‘’Hey! Bak küçük şey. Bunu ben yapmam.’’ Dedi sesini yükselterek Emmet.
-‘’Yapacaksın.’’diye tehdit etti Alice onu.
-‘’Canımı sıkma benim.’’
-‘’Bunu görüyorum., davetiyeleri sen dağıtacaksın.’’
Emmet Edward’a baktı.
-‘’Bu doğru.’’dedi haince Edward.
-‘’Neden senin sarışın yapmıyor o işi?’’ dedi alice’ yönelerek tekrar.
-‘’Çünkü onun başka görevleri olacak.’’
-‘’Peki ya akıl-‘’
-‘’Ben karımla ilgileneceğim.’’dedi Edward kolunu belime dolayarak.
-‘’Tabi, tabi…’’ dedi Alice.
-‘’Aklındaki şeyi Jas-‘’
-‘’Tamam. Sus.’’
-‘’Edward?’’ Jasper ilk defa konuşmuştu.
-‘’Önemli bir şey değil Jasper.’’diye konuya son noktayı koydu Alice böylelikle. Her şey ayarlanmıştı. 2 gün sonra parti olacak ve yarında davetiyeler dağıtılacaktı…
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:47 pm

49.BÖLÜM: ROMEO & JULİET
-‘’Yarına hazır olacak.’’ Diye fısıldadı kulağıma Edward.
   Kollarından kurtulmaya çalışarak kollarından kurtulmaya çalıştım, ama sanırım kollarından kurtulmaya çalışırken onu incitmiştim.
-‘’Üzgünüm.’’dedim yanağını öperek.
   O ise aldırmadı. Ne söylemek istediğimi sorar gibi tek kaşını kaldırdı.
-‘’Bu kadar çabuk mu?’’dedim bir solukta.
   O ise bu halime güldü. Edward hiçbir zaman kahkahalarla gülen biri olmamıştı. En azından bazı durumlar hariç.
    Başını salladı.
-‘’Yarın için hazır olmalı.’’ Dedi tekrar kollarıyla beni kendine doğru çekerken.
   Yeniden kurtulmaya çalıştım ama beni sıkıca sardı kollarıyla.
-‘’Bella debelenmeyi kes.’’dedi kulaklarımın içine. Nefesi ürpermeme neden oldu. Olduğum yerde kalakaldım.
   Yüzüne bakmaktan vazgeçtim. Parmaklarımı çıplak teninde gezdirmeye başladım.
-‘’Edward.’’
-‘’Evet, aşkım.’’ Karnında gezen parmaklarımı yakalayıp dudaklarına götürdü.
-‘’Yarın ki parti Alice için neden bu kadar önemli?’’ fısıldadım ‘’ve bana hiçbir şey söylemiyor.’’
   Saçlarımı öptü. Oda karanlıktı ama her şeyi net bir şekilde görüyordum. Aşağıdan gelen televizyon sesini de duyabiliyordum. Esme ve Carlisle dışındaki herkes odasındaydı.
-‘’Alice’i bilirsin…’’ diye cevapladı uzun bir aradan sonra. Aslında soruma cevap vermekten çok konuyu kapatmak istiyor gibiydi.
-‘’Neden?’’diye üsteledim.
   Cevap vermedi. Sanki uygun sözcükleri arıyor gibiydi.
-‘’Alice bu partinin önemli olduğunu düşünüyor; çünkü her şey eskisi gibi…’’ fısıldadı ‘’Bitti mi?’’
-‘’Bitmediyse bile şimdilik bitti.’’ Dedim.
Kıkırdadı.
                                                          ***
    Sabah olmuştu. Renesmee odamıza gelip yatağın ortasına oturdu. Ben saçlarımı fırçalarken Edward da duşa girdi.
   Duştan çıktığında üzerini de giymişti. Renesmee’nin yanına gidip ona küçük bir öpücük verdi. Renesmee de Edward’ın boynuna sarılıp yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Renesmee’ye de kucağıma alıp aşağıya indik.
-‘’Günaydın çocuklar.’’ Carlisle evden çıkmak için hazırlanıyordu.
-‘’Günaydın.’’diye karşılık verdik.
     Renesmee’ye de Esmeye bırakıp okula gitmek için arabalarımıza bindik. Okula gittiğimizde Alice ve Jasper ilk iş olarak davetiyelerle ilgilenmek için yanımızdan ayrıldılar. Davetiyelerin çoğu adreslere ulaşmıştı bile bir gecede. Ama ulaşamayanlar veya son dakika da başka bir sorun çıkan kişilere Alice elden vermek için Jasper’la yanımızdan ayrıldı.
  Rosalie, Emmet, Edward ve bende ders başlayana kadar kantine gitmeye karar verdik.
-‘’Şu kantin zamanlarına bayılıyorum.’’ Dedi Emmet Edward2a göz kırparak.
-‘’Edward gülümsedi.
-‘’Bende.’’
   Kolunu omzuma atarak beni kendine çekti.
-‘’Bizim oğlanın aklı başından gitmişti.’’dedi Emmet kıkırdayarak. Araya girme ihtiyacı duydum.
-‘’Hey neden bahsediyorsunuz?’’diye araya girdik aynı anda Rosalie’yle.
Emmet ve Edward güldü.
-‘’Bella’dan…’’dedi Emmet.
-‘’Benden mi?’’ şaşırmıştım.
-‘’Emmet ilk günü hatırladı.’’diye yanıtladı Edward sorumu.
   Anlamıştım. Edward’ı ve ailesini kantinde gördüğüm ilk günü konuşuyorlardı. Masalarımıza otururken Emmet yine konuşmaya başladı.
-‘’O zamanlar Alice bana bu günlerden bahsetse inanmazdım. Hele de Bella’nın sağ kalacağından…’’ dedi Edward’ın koluna yumruk atarak.
   Edward’a baktım. Yüzü kaskatı kesilmişti.
-‘’Söylesene Bella. O zamanlar bizim hakkımızda ne düşünüyordun?’’
   Önce biraz düşündüm. İnsan hatıralarımı hatırlamak zordu. Onu gördüğüm ilk günü hatırlayınca yeniden midemde kelebeklerin uçuştuğunu hissettim.
-‘’Tutuldum.’’dedim Edward’a bakarak.
-‘’Bunun sorumla hiç alakası yok Bella. Ben sana Edward hakkında hissettiklerini değil bizim hakkımızda ne düşündüğünü sordum.’’dedi parmağıyla Rosalie’yi ve kendisini işaret ederek.
-‘’Senden korkmuştum.’’dedim ve sonra da ‘’Oldu mu?’’ der gibi baktım. Gururla yüzüme baktı.
-‘’Hatırlıyorum da Edward deliye dönmüştü senin düşüncelerini okuyamayınca.’’ Edward’a baktı. Edward suratını buruşturup, homurdandı.
-‘’Sanki şimdi durum çok farklı.’’dedi kendi kendine mırıldanarak.
-‘’Açıkça söylemeliyim ki kantine girişiniz çok havalıydı.’’dedim Edward’ın haline de gülerek.
  Dersimiz edebiyattı. Mr. Linton hepimizin bir tiyatro oyunu seçip onu hazırlamamızı istediğini söyledi. Çok saçmaydı ve bunu yapmaya da niyetli değildim. Ama bu dersten geçmek istiyorsam bunu yapmak zorundayım.
Edward endişemi gördü.
-‘’Bella?’’
-‘’Yok bir şey.’’diyip geçiştirmek istedim. Tam ağzını açacaktı ki Mr. Linton yanıma geldi.
-‘’Bay ve Bayan Cullen . Canlandırmak istediğiniz bir oyun var mı?’’
Edward bana baktı.
-‘’Bella?’’
   O bu ödev için çok heyecanlı görünüyordu. Benim isteksizliğimi gördü ama buna aldırmadı.
-‘’Romeo ve Juliet’e ne dersin?’’ dedi cevap vermediğimi görünce. Başımla onayladım.
-‘’Çok güzel bir seçim Bay Cullen. Sizden de böyle bir seçimi beklerdim. Sizi izlemek için sabırsızlanıyorum.’’ Dedi Mr. Linton.
-‘’Teşekkürler Mr. Linton.’’diyip başıyla selamladı Edward.
-‘’ Sen Romeo ve Juliet den pek hoşlanmazsın.’’dedim Mr. Linton uzaklaştığında.
-‘’Sen endişelisin.’’dedi gözlerime bakarak. Söylediğim sözle tamamen alakasızdı.
-‘’Herkesin önünde Romeo ve Juliet’i oynamak… Edward bunu evde biz kendi aramızda oynasak?’’elini tuttum, ama kanacak gibi değildi.
-‘’Çok komiksin, aşkım.’’
Yüzümü buruşturdum.
-‘’Bella bu çok eğlenceli olacak.’’diye rahatlatmaya çalıştı beni.
-‘’Ya ne demezsin? Yarın ki partinin öncesinde ne güzel oldu bu… Sanki endişelenmem gereken başka bir şey yokmuş gibi.’’
-‘’Yarın güzel bir gün olacak ve şu ödevi de kafana takma Bella.’’dedi fısıldayarak Mr. Linton’un yanımızdan geçtiğini görünce.
   Zil çaldı ve ders bitti. Kapıda bizi alice ve Jasper bekliyordu.
-‘’Bella!’’diyip sarıldı boynuma Alice.
Edward Jasper’ın koluna vurdu göz kırparak.
-‘’Yarın için her şey hazır. Mükemmel olacak Bella.’’diyip beni arkasından sürükledi.
-‘’Benim dışımda her şey!’’ diye mırıldandım.
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kendi hayatımdan çok yb geldii - Sayfa 2 Empty Geri: Kendi hayatımdan çok yb geldii

Mesaj  (_ALiCe_CuLLeN_) Paz Haz. 06, 2010 4:48 pm

50.BÖLÜM: SONSUZA KADAR…
Alacakaranlıkta başladı bizim aşkımız,
Gece başladığında, ayı yeni yeni görmeye başlarken,
Ve güneş bize son kez bakarken,
Ne gerek var güneşe bitanem,
Yanımda, tenimde, kokumda sen varken...(Esra*M)
Vakit alacakaranlıktı... Her şey şu ana kadar kusursuz bir şekilde ilerlemişti. Alice’in tam istediği gibi de parti “alacakaranlık vaktinde” başlayacaktı. Alice’in bu zaman konusundaki takıntısını anlamamıştım ilk başlarda; ama sonra Edward bunu açıklayınca hoşuma bile gittiğini söyleyebilirim. Alacakaranlık vakti gecenin başlangıcını temsil ediyormuş. Yani burada “gece” diye tabir ettikleri “vampir” oluşlarıymış... Benim dışımdaki herkes bunu geceye benzetiyor. En az gece kadar soğuk diyorlar.
  Ve parti zamanı gelmişti. Alice her zaman ki gibi ham maddesiyle oynuyordu. Küçük bir kız çocuğu gibi etrafımda söylenip duruyordu. Ki Renesmee’nin bile bu kadar söylendiğini sanmıyorum. En sonunda karşıma geçip bana uzun uzun hayranlıkla baktı. Bittiğini anlamıştım; ama ayağa kalkıp aynaya bakmaya –ki benim için işkenceden farksız- korkuyordum. En sonunda cesaretimi toplayıp ayağa kalkmayı başardım.  Aslında Alice’e teşekkür etmeliydim. Bu sefer kendi giyeceğim elbiseyi seçmeme izin vermişti.
Beyaz, uzun saten bir elbise seçmiştim. Beyaz seçmiştim; çünkü beyaz temizliği, saflığı temsil ediyordu. Elbisenin kuyruğu uzundu, elbisem bir gelinliği andırıyordu; ama bundan şikayetçi değildim. Edward’ın yanına yakışmak istiyordum sadece.
   Aynanın karşında güzel bir kadın gördüm sonra. Gözlerini iri iri açmış bana bakıyordu. Büyülenmiş gibiydi. Saçları bukle bukle toplanmıştı. Topuzun arasından kaçmayı başaranlar omuzlarına dökülmüştü. Bukleleri Renesmee’ninkileri andırıyordu. Yüzünde hafif bir makyaj vardı. Seçim doğruydu. Gözleri kehribar rengine çalıyordu. Gözlerim dağınık olan topuzun arasına yerleştirilmiş beyaz bir güle ilişti. Aynadaki güzel kadını hayranlıkla süzdüm. Karanlığın ortasında duran bir ışığa benziyordu. Elbisesi tüm bedenini sarmıştı. Kuyruğu yılan gibi yerde sürünmeyi tercih ediyor gibiydi.
  Bu ben miydim? Aynada ki bu güzel kadın ben miydim? Aklıma düğünüm geldi. O zamanda en az bu gün ki kadar güzel olmuştum.
-‘’Geldiler!’’ dedi Rosalie kapıdan.
-“ Bella… Çok güzel oldun…” Alice hayranlıkla yarattığı cevheri izleyip, kendisiyle övünüyordu.
Gülümsedim.
    Aslında gerçekten bu sefer her şey farklı gibiydi. Hem bu sefer eskisi kadar sızlanmamıştım da… Sanki Alice de bunu fark etmiş gibiydi.
-“ Hayret… İlk defa sızlanmadın. Sanırım bağışıklık kazanmaya başladın ne dersin?’’ Soruyu bana sormuş gibi gözükse de benimle konuşmaktan çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.
-“Gerçekten…’’ sustum ‘’güzel ol-‘’
-“ Tabi ki. Bu konuda çok şanslısın. Benim gibi bir kardeşin var.’’ Dedi kendisiyle övünerek.
  Kapı iki kere yavaşça çalındı ve dışarıdan Jasper’ın sesi geldi.
-‘’İşiniz bittiyse girebilir miyim?’’ diye sordu utangaç bir sesle.
-‘’Evet.’’ Alice kapının açılmasını beklemeden kendisi açtı kapıyı.
-‘’Ne yapıyorsunuz bakalım?’’ İçeriye girip Alice ‘e sarıldı.
-‘’Kadınsal mevzular.’’ Diye cevapladı Alice onu.
-‘’Hadi artık. Yavaş yavaş gelmeye başladılar.’’
-‘’Hadi inelim o zaman.’’ Dedi Alice gülümseyerek.
   Kapıdan çıkarken Alice arkasını döndü.
-“ Bella sen de artık şu aynanın karşısından çekil. Aynamın çatlamasını istemem.’’ Dedi gülerek ve Jasperla birlikte odadan ayrıldılar.
    Ben de odadan çıkarken kapıda Rosalie’yle karşılaştım.
-‘’Bella!’’ gözlerini şaşkınlıkla açtı.
Rosalie bedenini saran ve vücut hatlarını kusursuz bir şekilde ortaya çıkaran kırmızı bir elbise giymişti. Kırmızı rengi seçeceğini iki gün önceden söylemişti. Açıklaması ise ‘’kan rengini’’ temsil etmesiydi. Asaleti, gücü… temsil etmesiydi. Kan kırmızısı elbise ölümsüzün üzerinde daha farklı durmuştu bu sefer. Saçlarını kalın dalgalar halinde serbest bırakmıştı. Makyajı o kadar fazla değildi. Tek bir şey dışında! Kan kırmızısı dudakları! Çok güzeldi… Her zaman ki gibi…
-“ Mükemmel görünüyorsun Rosalie…’’ dedim hayranlıkla.
-“ Bırak beni şimdi.” Diye susturdu beni. “ bütün gözlerin senin üstünde olacağına bahse girerim. Bizim akıl okuyucu bundan hiç hoşlanmayacak.” Dedi kahkaha atarak. Sahi Edward nerdeydi? Rosalie dikkatimin dağıldığını anlamıştı.
-“ Alice ona yukarıya çıkmayı yasakladı.’’ Dedi tekrar kahkaha atarak. “ hadi inelim. Kardeşim sabırsızlanmaya başlamıştır bile.’’
    Merdivenlere doğru yürürken Rosalie yanlışlıkla ağzından bir şey kaçırdı.
-“ Her şeyin o gün ki gibi olmasını istiyor Alice.” Yanlış bir şey söylediğinin farkına vardığında adımlarını hızlandırdı. O gün ki gibi… Düğünümüz gibi… Bu yüzden bu elbiseyi alırken itiraz etmedi.
    Merdivenlerin başına geldiğimizde müzik başladı. Tıpkı o gün ki gibi… Benim ninnimdi çalan ve piyanonun başında Alice vardı. Onu ilk defa piyano başında görüyordum. “Ah Alice!” diye geçirdim içimden. Salon bu gece için yeniden düzenlenmişti. Salonun halini şimdiye kadar hiç görmemiştim. Bu da Alice’in planlarından biri olmalıydı. Her yerde beyaz güller vardı. Saçımdaki gibi… Alice partinin temasını saçımdaki beyaz güle göre yapmıştı. Birden aklımın bir yerlerinde bir ışık yandı…
   Parti alacakaranlıkta başlamıştı; çünkü gecenin başlangıcıydı, ama partinin teması beyaz bir güldü. Beyaz; saflık, temizlik ve ışıktı. Yani geceye karşı gündüz… Gecenin karanlığına karşı ışık.. Siyaha karşı beyaz, soğuğa karşı sıcaklık. Hepsi vampirliklerine temiz insanlıklarıyla karşı koyuyorlardı.
     Rosalie’yle beraber merdivenlerden inmeye başladık. Müziğin ritmine ayak uydurmaya çalıştım. Her adımım da biraz daha cesaret aldığımı fark ettim. Bunun sebebi çalan şarkının benim ninnim oluşundan kaynaklandığını fark ettim.
    Gözlerim Edward2ı arıyordu. Ama ortalıkta görünmüyordu. Bir anda Alice’in Edward’ı eve almamasından korktum. Bu kadar ileri gider miydi? Elbisemin merdivenlerden inerken süzülen kuyruğuna aldırmıyordum; o an sadece Edward’ı arıyordum. Sonra Edward’ın Emmetle birlikte içeriye girdiğini gördüm. Emmet Edward’ın koluna hafifçe vurdu; ama Edward buna aldırmadı.
    Edward iri iri açtığı gözleriyle büyülenmiş gibiydi. Altın sarısı gözleri atmayan kalbimin atmasına neden olabilirmiş gibi heyecandan yerinde duramıyordu. Edward’ın gözleri onun ruhu gibiydi. Gözleri onun hayatını anlatırdı, gözlerinin inanılmaz çekimine karşı koyan olamazdı. Ruhumu görmek istediğimde gözlerine bakardım. Ve bu da Edward’ın ruhuyla ilgili teorisini bir kez daha yanlış çıkarmış oluyordu. Onun düşündüklerini, çektiklerini, mutluluklarını teker teker taş kesilmiş kalbimin üzerine kan kırmızısı bir renkle yazardı gözleri. Ve dudakları… Dudaklarıyla ben tattım ilk yasağı… Dudağının üst kısmı kıvrılmıştı, her an bir yaramazlık yapmayı bekleyen küçük bir çocuk gibi… Gözlerini benden bir an ayırmadan merdivenlerin başına geldi. Rosalie müziğin –ninnimin- ritmine aykırı davranarak adımlarını hızlandırdı ve merdivenlerin başında duran Emmetle buluştu. Ben ise Edward’ın gözlerinden kendimi alamıyordum. Gözlerindeki sahipleniş, zafer ve heyecan beni mutlu ediyordu. Bunu bilmek güzeldi. Ben ona aittim. Sonsuzluk boyunca…
    Merdivenlerin sonuna geldiğimde Edward elini uzattı. Eline dokunduğum an irkildim. Sanki kalbimde bir çırpınış oldu veya da kalbim artık tamamen durmuştu… Sonsuza kadar…
    Sanki elini ilk defa tutuyordum; sanki onu ilk kez görüyordum. Bir an o karışık insan hatıralarımın içinde onu gördüğüm ilk gün geldi. Eli sıcacıktı, ipek gibi yumuşacık… Gözlerini gözlerimden ayırmadan beni kendine doğru çekti ve boşta olan eliyle boynumu tutup, kimseye aldırmadan yüzümü yüzüne yaklaştırdı. İniltiyle dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
  O an aklıma yine o silik insan hatıralarım geldi. Beni ormanda ilk öpüşü… Ne demişti? ‘’Varlığım seni sarhoş etti.’’ Evet, bu olmalıydı varlığıyla sarhoş etmek. Bugün ilklerin gecesi gibiydi. Dilimi yavaşça dudaklarına bastırdım. O an gözlerini açtı ve beni yavaşça nazik bir şekilde kendinden uzaklaştırdı.
-‘’Bir kere daha…’’ diye mırıldandım etraftakilere aldırmadan.
-‘’merak etme aşkım, bütün gece bizim.’’ Dedi çarpık gülüşüyle. Sonra insanların gülüşmelerini duydum. Edward’ın belini tutan elimi düzelterek yanına sokuldum. Utanmıştım; ama yaptığımız bu şey için hiç de pişman değildim. Edward da pişmanmış gibi gözükmüyordu.
    Sonra salonun en ucunda duran birine takıldı gözüm. Onu görür görmez tanımıştım. Nasıl unutabilirdim ki? Bu Amazonlardan olan Zafrina’ydı. Bana bakıp gülümsedi ve daha sonra başıyla selamladı. Zafrinanın saçları yine uzun ve örgülüydü. Kıyafeti de her zaman ki gibi hayvan derisindendi. Hiç değişmemişti. Kedi kız!
  Ardından salonun diğer ucunda duran Denalileri gördüm. Eleazar, Carmen ve Tanya. Onlarda gülümsediler. Onları da başımla selamladım. Yanlarına gitmek için sabırsızlanıyordum; ama bu biraz daha bekleyebilirdi.
-‘’Kalp krizi geçirmek üzereyim!’’ dedi Edward dudağını sağ kulağıma bastırarak.
-‘’Vampirler kalp krizi geçirmezler.’’dedim ukalaca. Edward çenemi baş parmağıyla işaret parmağının arasına alıp yukarı kaldırdı. Dudağıma küçük bir öpücük kondurdu.
-‘’Şuan neler hissettiğimi tahmin bile edemezsin.’’dedi ciddi bir sesle.
   Gözlerindeki yoğunluk beni kendine doğru çekiyordu. Altın gözlerinin çekimine karşı koymak mümkün değildi. Başımı göğsüne yasladım. Elini belime dolayarak beni kendine bastırdı.
-‘’Hey! Durun!’’ Alice elinde fotoğraf makinesi karşımızda duruyordu. Elindeki makine 18. Yaşıma girerken Charlie’nin hediye ettiği makineydi.
-‘’Bu anı ölümsüzleştirmek istiyorum.’’ Dedi sevinçle.
    Alice’in elindeki fotoğraf makinesinin flaşını yanı sıra başka flaşlarında patladığını gördüm. Flaşlar patlarken ben Edward2ın göğsünden gelen o dehşet verici kokuyla meşguldüm. Alice bizi bıraktıktan sonra Zafrina2nın yanına gittik.
-‘’hoş geldin Zafrina!’’ dedim içtenlikle. Zafrina2yı yeniden görmek hoşuma gitmişti.
-‘’Merhaba Bella!’’ diye aynı içtenlikle cevap verdi ve bana sarıldı. ‘’Ne kadar özlemişim seni.’’
-‘’Zafrina’yı çağırmak Alice2in fikriydi.’’ Diye araya girdi Edward.
-‘’Merhaba Edward. Son görüştüğümüzden bu yana çok daha iyi görünüyorsun.’’ Dedi göz kırparak. Zafrina’yla en son Volturilerin Renesmee için geldikleri zaman karşılaşmıştık.  Zafrina’nın özelliği Renesmee için büyüleyici bir şeydi. İnsanlara gösterdiği şeyler çok gerçekçiydi. Renesmee o zamanlar büyülenmişti. Sahi Renesmee neredeydi? Onun en son Alice’in ellerine teslim etmeden önce görmüştüm.
-“Renesmee’yi gördün mü?”
--“Renesmee köpekçikle beraber oyun oynuyor.”dedi yüzünde küçümser bakışlarla. “Rosalie onu getirmeye gitti. Zafrina’nın geleceğinden haberi yoktu. Eminim çok sevinecektir.”
-“Küçük kızınızı çok özledim.”dedi gülerek.
-“Renesmee burada olduğun olduğun için havalara uçacaktır.” Dedim.
Daha sonra kedi kızın –Zafrina’nın- yanından ayrılıp Denalilerin yanına gittik.
-“Hoş geldiniz Tanya.” Diyerek sarıldım. Daha sonra Eleazar ve Carmen ile sarıldım.
-“Çok güzel olmuşsun Bella.” Dedi Eleazar.
-“Teşekkür ederim.” Diyerek başımı eğdim.
Uzun bir süre sohbet ettik. Kate gelmemişti; çünkü bazı özel nedenleri varmış. Fazla üstelemedim zaten.
Partiye katılan bir diğer konuklar ise okulda ki çocuklardı. Hiç birini tam anlamıyla tanımıyordum. Yine de Edward ile birlikte onlara selam verdik. Tabi kurt adamları unutmamak gerekir. Seth ve Paul hatta Quil ve Embry de partiye katıldı. Tam bir maskeli baloydu. Vampirle, kurt adamlar ve masum- ki bu kelimenin altını binlerce kez çiziyorum.- insanlar…
-“Beyaz…”diye mırıldandı Edward saçlarıma öpücük kondururken. Gözlerine baktım, düşünceliydi. Birden beyazdan hoşlanmadığını düşündüm.
-“Şey… Biliyorum sen aslında maviyi daha-“
-“Hayır, hayır...” dedi gülümseyerek. “ Hem unuttun mu melekler beyaz giyer.” Dedi dudaklarıma yapışarak.
Bu benim lafımdı. söylemek istedim ama şuan dudaklarım başak bir şeyle meşguldü. Bir ara geri çekildi, yüz ifademi görebilmek için.
-“Hey bu benim lafımdı.” Dedim azarlayarak. Kafası karışmış giydi.
-“Anlatır mısın?” yüzü yüzüme çok yakındı. Nefesi tenimi gıdıkladı.
Kendimi toparlanmaya çalıştım.
-“Ben senin üzerinde beyaz bir kıyafet gördüğümde aklıma melekler geliyor. Ki sen de bir meleksin.” Alnını kırıştırdı; ama yine de devam ettim.
“Aklımdan hep melekler beyaz giyer diye geçiriyorum.” Dedim alnındaki çizgiye dokunarak.
Gülümsedi. Dudakların kıvrımları daha da belirginleşti. Kendimi tutmam epey zor oldu tekrar o dudaklara yapışmamak için. Dudakları benim ait olduğum yer gibiydi.
Partinin geri kalan kısmında Alice ve Jasper’ın bulunduğu yere gittik. Edward kolunu belimden hiç indirmedi. Gece boyunca sarılmaya devam etti.
Ve Alice’in organizatörlüğüyle bir pasta getirildi. Müziğin ritmi daha da yavaşladı. Rahatlatıcı bir şeyler çalınmaya başlandı. Edward belimde olan eliyle beni iyice kendine doğru çekti. Önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
Pasta epey büyüktü. Buradaki kişilere tabak tabak servis edilecek kadar fazlaydı. Pasta 4 kattan oluşuyordu ve her katta anlamını bilmediğim semboller vardı.
Bu gece olanların hepsi tesadüf değildi. Partinin alacakaranlıkta başlaması, Rosalie’nin kıyafeti kan kırmızısı olması, saçımdaki ve salonda her yeri kaplamış olan beyaz güller… Eminim ki bu pastanın ve üzerindeki sembollerinde bir anlamı vardı.
Edward kulağıma doğru eğilip fısıldamaya başladı.
-“Pastanın birinci katı alacakaranlık vaktini temsil ediyor. Hepimizin vampir olduğu “ o anı”,  gecenin başlangıcını temsil ediyor.” Dedi. “ O anı” derken yüzünde tiksinti vardı. Merakım artmaya başlamıştı.
-“ Peki ya kenarındaki elmaya benzer şekil? Elma değil mi o?” dedim fısıldayarak.
-“Evet” sustu “ yasak aşkları. Mesela Rosalie ve Emmet. Biliyorsun Rosalie onu ölmek üzereyken buldu. Veya da Edward ve Bella da diyebilirsin. Bir vampir ve bir insanı…” diye açıkladı.
-“Peki ya ikinci kat?”
-“ ikinci kat “yeni ay”ı temsil ediyor.” Konuşmaların arasında durup yüz ifademi inceliyordu. “Geceyi temsil ediyor. İlk dördün yeni ay. İlk geceler;… Yeni doğanların geçirdikleri ilk zamanlar. Yani yeni doğanlık sürecini diyebilirsin.” Dedi.
Yüzümü avucunun içine alıp kendine doğru kaldırdı. Derin bir iç çekti. Nefesi yüzüme çarptı.
   Bu sefer benim bir şey sormamı beklemeden tekrar konuşmaya başladı.
-“ Veya da ayrılıkları…” bu sefer fazla üstünde durmadı; çünkü ikimizde anlamıştık bu sözcüklerin altında yatanları…
-“ Ya üçüncü kat?” konuyu dağıtmaya çalıştım. Edward da itiraz etmeden kaldığı yerden devam etti.
-“ Eşlerimizi… Ben de seni anlatıyor. Hatta imkânsızlıkları bile anlatıyor. Sen benim için imkânsızdın.’’kendi kendine gülümsedi. ‘’Ne yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi mi lazım?’’ düşünceliydi; ama hemen toparlandı ve tekrar gülümsedi. O an aklından geçenleri merak ettim. Burnumun ucuna küçük bir öpücük kondurdu yanağımı sıkarken.
-“Ve dördüncü kat…’’dudaklarını kulağıma bastırdı. ‘’Şafak vaktini…’’ dedi kadife sesiyle. Bunu açıklamasına gerek yoktu; çünkü bu benim için de geçerliydi. Onu elde ettiğim gün ‘’şafak vakti’’nin güzelliğiyle tanıştım.
   Onu öpebilmek için ayakucumda yükseldim. Sonra etrafımdaki kalabalığı gördüm ve vazgeçtim. Edward anlamış gibi ani bir hareketle beni çiçeklerin arasına çekti. Ah Edward ah! Dayanılmaz bu. Bedenin, kokun, sesin, dudakların… Dayanılmaz bunlar… Sonsuzluğa giden her günde biraz daha korkuyorum seni kaybetmekten.
   Geri çekildiğinde ikimizde nefes nefeseydik. Birbirimize bakıp gülümsedik.
-‘’Bir gün bu zamanların birinin içinde kaybolup gideceğim.’’
-‘’Merak etme. Ben seni korurum.’’ Diye gülümsedi çarpık gülüşüyle. ‘’Ama itiraf etmeliyim ki-‘’ sustu ve kaşlarını çattı.
-‘’Edward! Bella!’’ Alice’in sesini duydum. Saklandığımız yerden çıktık iki yaramaz gibi. Edward elimden tutup beni Alice’in yanına sürükledi.
    O muhteşem dört katlı pasta kesilecekti ve alice bana haince gülümsüyordu. Edward Alice’e sert bir bakış attı. Alice suratını astı.
-‘’Renesmee pastayı kesmek ister misin?’’ diye seslendi Alice Zafrina2nın yanında duran Renesmee’ye.
Renesmee heyecanla başını sallayıp Zafrinanın da elini tutarak masanın yanına geldi. Renesmee’nin boyu pastanın boyuna yetişmediği için Zafrina kucağına aldı onu.
-‘’Renesmee mum yok ama sen yine de pastayı kesmeden önce bir dilek tutmayı unutma. Belki gerçekleşir.’’dedi Esme göz kırparak. Renesmee heyecanla başını salladı ve sonra babasının gözlerine baktı. Edward Renesmee’ye gülümseyerek eliyle öpücük yolladı. Renesmee bundan hoşlanmıştı.
    Renesmee gözlerini sıkıca kapatıp, dileğini diledi ve gözlerini açtığında Zafrinanın boynuna sarılıp yanağından öptü. Gözüm Edward’ın yüzündeki gülümsemeye takıldı. Tuttuğum elini sıktım. Anlamıştı. Kulağıma doğru eğildi.
-“ Zafrinanın bizimle birlikte kalmasını istiyor.’’dedi fısıldayarak.
  Zafrina’ya baktım. Bize bakıyordu, duymuştu. Sonra o da kucağında olan Renesmee’yi yanaklarından öptü. Sonra Jacob’ı gördüm. Unutulduğu için biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Güldüm.
  Pasta kesildikten sonra dans müzikleri başladı. Edward kararı bana bıraktı.; ama bunun için çok hevesli görünüyordu.
-‘’Dans etmek ister misin?’’ Sanki ona hayır diyebilirmişim gibi…
-‘’Neden olmasın? Eşim sen olacaksan…’’
-‘’Sonsuza kadar.’’dedi ciddi bir sesle.
   Bir elini kolumdan belime doğru kaydırdı. Parmaklarının dokunduğu her yer yanıyordu. Üzerimdeki elbiseye rağmen dokunuşlarını hissedebiliyordum. Belinde olan elimle onu kendime doğru çektim. Boşta olan eliyle diğer elimi tuttu.
     Bir ara dışarı çıktık. Dışarıya konuşmuş, misafirlerin tercihine göre geceyi seyretmek isteyenler için masalardan birine oturduk. Edward’a yaslandım. Edward beni evirip çevirip koluyla omzunun arasına aldı başımı.   
-‘’Bugün en az ‘’dolunay’’ kadar güzelsin…’’dedi yanağımı okşayarak.
-‘’O zaman dolunayın aşığı gece de sen misin?’’ tek kaşımı kaldırdım. ‘’Gece olmazsa dolunayın ne anlamı kalır ki? O gecenin yanında güzeldir. Güneş’in yanında hiçbir anlamı yok.’’
Güldü.
-‘’Evet, o gece benim.’’ Dedi gözlerime bakarak. ‘’Ama gece karanlıktır her zaman unutma!’’
-‘’Ben gecenin içindeki yıldızlara değil, gecenin kendisine tutulum.’’dedim yanağını okşayarak. Başını çevirip yüzünde olan elimin avucunu öptü.
Gülümsedim.
-‘’Bu gece…’’utanmıştım ‘’gece ve dolunay…’’ diye tamamladı; ama sonra o da sustu. Başımı göğsünde sakladım gömleğini yüzümdeki boyalarla mahvetmemeye çalışarak.
    Yüzümü saklandığı yerden nazikçe çıkarıp ‘’sonsuzluğa ait olacaklar.’’dedi daha fazla beni utandırmamak için. Ama bundan hoşlandığını anlamamıştım.  ‘’Bu gece onların gecesi, gündüz olacak gece kaybolacak bir süre için; ama dolunay her zamanki güzelliğiyle gökyüzündeki yerini koruyacak. Belki de güneşe dönüşecektir.’’ Dedi kulağıma fısıldayarak.
Sesimi alçak tutmaya özen göstererek konuşmaya çalıştım.
-‘’Dolunayın aşık olduğu gece. Gece olmazsa dolunayın ne bir anlamı ne de güzelliği kalır.’’dedim kesin bir tavırla. Ciddi bir şekilde yüzüme baktı. İncindiğini sandım. Tam özür dilemek için ağzımı açmıştım ki konuşmaya başladı.
-‘’Gece de dolunayı olmadan bir hiç, aşkım.’’dedi kadife sesiyle. Sesindeki güce, gözlerindeki çekime karşı koymak imkansızdı. Sesi en az gece kadar soğuk ve ciddiydi…
Saat gecenin kaçıydı, bilmiyorum; ama güneşin doğmasına fazla kalmamıştı. Evimizdeydik… Bu odaya en son son girişim onun kaybolduğu gündü.. Her şey o kadar netti ki…
   Edward’a baktım, bir şey söyleyecekmiş gibi heyecanla yüzüme bakıyordu. Göz kırparak başımı salladım, ne söylemek istediğini sorar gibi.
-‘’Bir şey vermek istiyorum.’’sustu. Ne tepki vereceğimi görmek için. Yüzümü ifadesiz tutmaya özen gösterdim. Bana daha ne verebilirdi ki? Her şeye sahiptim. En önemlisi de kendisinden daha güzel bir hediye vermesi mümkün müydü?  ‘’Sadece başka bir elden düşme.’’dedi masum bir tavırla. Yüzündeki iadeden bu elden düşmenin onun için özel bir şey olduğunu anladım.
-‘’Annemden bana kalan başka bir elden düşme.’’kendisini temize çıkarmak isteyen yaramaz çocuk gibi görünüyordu. Bense hiçbir şey söylemeden onu dinlemeye devam ettim. Yüzümü iki elinin arasına aldı. ‘’Eski bir şey. Çok eski…’’
Bir zamanlar onun bana söylediği sözlerle onu vurmayı planladım.
-“Tıpkı senin gibi…’’ göz kırptım.
   Cevap vermedi.
Yüzümü yüzüne doğru yaklaştırdı. Yüzü ifadesizdi. Gözlerimin içine baktı. Sanki gözlerimin içinde birisini arıyor gibi. Sanki çok eski birini… Belki de… Belki de o eski Bella’yı özlemiştir diye geçirdim aklımdan. Uyurken ismini sayıklayan, kalp atışlarını kilometreler öncesinden duyduğuna yemin ettiği, kızaran Bella’yı… Nerden bilebilirdim ki onun düşüncelerini?
   Sonra aniden dudaklarını dudaklarıma bastırdı inleyerek. Dudakları sert ve ısrarcıydı; ama sıcacıktı. Dudaklarının her zerresinde tutkunun, aşkın tadı vardı. Her şeyi unuttum bir an. Düşünceler aklımdan uçup gitti. Bir yerde bir yazı okumuştum. Neydi o? Her neyse…
   Kollarımı gömleğinin üzerinden yukarıya omuzlarına oradan da yüzüne çıkardım. Sonra kollarımı boynuna doladım. Bir elimi saçlarının arasına koyup, parmaklarımı saçlarında gezdirdim ve yüzünü yüzüme iyice bastırdım. Geri çekildi, ama dudakları bu sefer omuzlarımda geziniyordu.
-‘’Evet, tıpkı benim gibi…’’dedi geri çekildiğinde. Gülümsediğini gördüm. ‘’Hediyeni getireyim.’’diyip kollarımın arasından kurtuldu.
    Yatağımızın sol tarafındaki komidinin önünde eğildi. Ben de yatağın ortasına oturdum. Elbise artık rahatsız etmeye başlamıştı. Camlardan biri açıktı, İçeride sert rüzgârlar esiyordu. Elbisemin eteğini ve saçlarımı savuruyordu. Edward’ın saçları da bu rüzgârdan nasibini alıyordu.
   Elinde beyaz kadife kutuyla yanımda oturuyordu. Yüzümü buruşturdum, elimde olmadan. Edward bu isteksizliğime güldü. Kadife kutuyu dizime bıraktı. Sade, beyaz bir kadife kutuydu. Kutuyu açmam için sabırsızlanıyordu. Yüzünde istediği oyuncağı annesine aldırmaya ikna etmiş küçük bir çocuğun gülümsemesi vardı.
-‘’açmayacak mısın?’’ dedi dudaklarını büzerek. ‘’Başka bir elden düşme sadece, başka bir Elizabeth…” sustu. Sanki fazla şey söylemiş gibi. “Mücevheri…”diye tamamladım yarım bıraktığı cümlesini. Utanarak başını öne eğdi. Sonra tekrar yüzüme baktı.
-“Elden düşmelere itirazın olmadığını düşünüyordum. Eğer sıkıldıysan bu elden düşmelerden  sana Tiffany’den şık bir şey alabilirim.” Duygularını incitmiştim.
-“Hayır elden düşmeleri seviyorum.” Dedim yaptığım hatayı düzeltmek istercesine.
Kutuyu elime aldım. İçinden bu sefer nasıl bir mücevher çıkacağını merak ettim. Acaba bunun değeri neydi bu sefer? Bununla kaç ev, kaç araba alınırdı acaba?
Kutuyu açacak cesareti kendim de bulunca kutuyu yavaşça açtım. Gördüm manzara beni şok etti.
Kutunun içinde duran sonsuzluğumdu. Daha doğrusu Edward’ın bana hediye ettiği şey kendi sonsuzluğuydu. Kutunun içinde yayık “8” vardı. Son “∞” sonsuzluk işareti.  Dolunaydan gelen son ışıklarla parıldıyordu kolye.
Beyaz ve yeşil altının kusursuz uyumuydu bu. Elime alıp inceledim kolyeyi. Muhteşem bir şeydi. Sonsuzluk işareti tam ortada değil sol taraftaydı. Anlamını anlamıştım. Kalbin bulunduğu taraftaydı.
Edward’a baktım. Tek kaşını kaldırmış, bir şeyler söylememi bekliyor gibiydi.
-“Bu muhteşem…” dedim hayranlıkla.
-“Gerçekten mi?” sesinde şüphe vardı. Sanki onu kırmamak için söylemişim gibi.
-“Edward bu inanılmaz bir şey. Sen bana sonsuzluğunu sundun bu kadife kutuda.”daha fazla konuşabileceğimden emin değildim.
-“Bella aşkım.” Gözlerime baktı.”Sana kalbimin senin olduğunu söylemiştim. Yalan söylememdim; ama eksik…” sustu. Bir eliyle yanağımı okşadı. “ sonsuzluğum senin. Ben san aidim. Sonsuzluğumla birlikte seninim. Sen olmadığın sürece sonsuzluğun hiçbir anlamı yok. O senin.” Dedi. Gözlerindeki yoğunluk içime işliyordu. Bana bunları söyleyen dudakları değil, ruhuydu sanki.” Kalbim, hayatım,i sonsuzluğum ve ruhum… hepsi sana ait aşkım.”dedi.
-“Teşekkür ederim, Edward. Hepsi için. Benim kalbim, hayatım, sonsuzluğun ve ruhumda sana ait. Seni seviyorum. Diye mırıldandım.
-“ Kendi hayatımdan çok.” Diye fısıldadı.”Takalım mı?” tek kaşını kaldırdı.
-“Çok sevinirim.”dedim gülümseyerek.
Kolyeyi eline verdim ve saçlarımı yukarı kaldırdım. Edward kolyeyi sonsuza kadar ait olacağı yere taktı ve boynuma küçük bir öpücük kondurdu. Ardından elbisemin fermuarına uzandı parmakları. Yüzüne ulaşabilmek için arkamı döndüm. Edward bir hareketle saçlarımın omuzlarıma düşmesine izin verdi. Saçımdaki beyaz gülün yere düştüğünü gördüm. Ama ikimizde onu tutmak için herhangi bir hareket yapmadık.
Parmaklarını saçlarımın arasına koyarak yüzümü yüzüne yaklaştırdı iyice. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Gözlerini kapattı ve derin bir iç çekti. Tekrar beni sarhoş eden o kokuyu aldım. Edward’ın göğsünden gelen o kokuyu. Gülümsüyordu o da en az benim kadar heyecanlıydı. Kalbimin atmayışına dua ettim.
-Edward yavaşça daha da yakınlaşıyordu. Gözleri kapalıydı; ne düşündüğünü anlayamıyordum.; ama şu an benimle aynı duyguları paylaştığından emindim.
Ben geceyle yakından tanışmış biriydim. Hem ben genin içindeki yıldızlara değil, gecenin kendisine tutulmuştum. Edward’a vampirime tutulmuştum.
Edward elbisemin askısını indirdi bir el hareketiyle ve böylelikle Alacakaranlık vaktinden başlayan yolculuğumuz Şafak vaktinde son bulmuş oldu.
Gecenin kollarındayım şimdi
Yasak aşkı yudumluyorum.
Kaldırıyorum kadehimi geceye
Usulca ‘’Şerefe’’ diyorum.
….Edward dan bukete: Geçen gün geceye tutuldum yazmışsın… Geceye… Sen bana mı tutuldun genç bayan?? Bella’nın ağzından diyip de kendi duygularını mı yazıyordun??
Yine uyuyorsun bak. Yine geldim; ama uyuyorsun… Tam bana yakışır şekilde gece yarısı geldim üstelik. Ama yine beni beklerken uyuyakalmışsın…
Geceye dahil olmak istediğini yazmışsın bir kağıt parçasına. Bunu bugün masanda defterinin arasına sıkışmış olarak buldum. Ne yapacaksın geceyi?? Sen yazmaya devam ettikçe gece zaten seninle birlikte olacak buket..
(_ALiCe_CuLLeN_)
(_ALiCe_CuLLeN_)

Mesaj Sayısı : 209
Kayıt tarihi : 06/06/10
Yaş : 29
Nerden : italya

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

2 sayfadaki 3 sayfası Önceki  1, 2, 3  Sonraki

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz